Toplumsal yaşam, bireylerin kendi haklarını koruyabilme ve hukuki işlemlerini bizzat yapabilme yeteneğine, yani “fiil ehliyetine” sahip olduğu varsayımı üzerine kuruludur. Ancak, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, ağır bir hapis cezası veya yaşlılık gibi çeşitli nedenlerle, bazı bireyler kendi menfaatlerini tek başlarına koruyamaz veya hukuki işlemlerini yönetemez duruma gelebilirler. İşte bu gibi durumlarda, korunmaya muhtaç bu kişilerin hem şahsi varlıklarını hem de malvarlıklarını güvence altına almak, onları üçüncü kişilerin olası kötü niyetli eylemlerinden korumak ve hukuki temsillerini sağlamak amacıyla, hukuk sistemimiz tarafından öngörülen en kapsamlı koruma mekanizmasına “vesayet” denir. Vesayet altına alınan kişinin işlerini yürütmek ve onu temsil etmek üzere mahkeme tarafından atanan kişiye ise “vasi” adı verilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) detaylı bir şekilde düzenlenen vesayet kurumu, bir kamu hizmeti niteliğindedir ve devletin, kendi işlerini göremeyecek durumda olan bireylere karşı pozitif koruma yükümlülüğünün en somut yansımalarından biridir. Vesayet altına alınma, bazen kanuni bir zorunluluktan (örneğin, velayet altında olmayan bir küçük veya akıl hastası) kaynaklanırken, bazen de kişinin kendi isteğiyle (örneğin, ileri derecede yaşlılık veya ağır hastalık) mahkemeden talep edilebilir. Süreç, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin bir kararıyla başlar ve atanan vasinin tüm eylem ve işlemleri, yine mahkemenin (vesayet makamı) ve bir üst mahkemenin (denetim makamı) sıkı denetimi altında yürütülür.
1. Vesayeti Gerektiren Haller Nelerdir? Kimler Vesayet Altına Alınır?
Türk Medeni Kanunu, vesayet altına alınmayı gerektiren durumları açık ve sınırlı bir şekilde saymıştır. Bu haller, kanuni bir zorunluluktan kaynaklanabileceği gibi, kişinin kendi talebine de dayanabilir.
1.1. Yaş Küçüklüğü (TMK m. 404)
Vesayetin en doğal ve en yaygın nedenidir. Kural olarak, 18 yaşını doldurmamış her birey “küçük” kabul edilir ve velayet altındadır. Ancak, anne ve babası vefat etmiş veya velayet hakları kaldırılmış olan, yani velâyet altında bulunmayan her küçük, ergin olana kadar menfaatlerinin korunması amacıyla zorunlu olarak vesayet altına alınır. Bu durumu öğrenen nüfus memurları, idari makamlar ve mahkemeler, derhal yetkili vesayet makamına (Sulh Hukuk Mahkemesi) bildirimde bulunmakla yükümlüdür.
1.2. Kısıtlanma (Hacir Altına Alınma)
Kısıtlanma, fiil ehliyetine sahip bir ergin kişinin, kanunda sayılan belirli sebeplerle, mahkeme kararıyla fiil ehliyetinin sınırlandırılması veya tamamen kaldırılmasıdır. Kısıtlanan her ergin kişiye mutlaka bir vasi atanır. Kısıtlama nedenleri şunlardır:
A) Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı (TMK m. 405)
Bir kişinin, akıl hastalığı (şizofreni, bipolar bozukluk vb.) veya akıl zayıflığı (ileri derecede zeka geriliği vb.) nedeniyle;
- Kendi işlerini sürekli olarak görememesi,
- Korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerekmesi,
- Başkalarının güvenliğini tehlikeye sokması (saldırganlık eğilimi vb.)
durumlarından birinin varlığı halinde, mahkeme tarafından kısıtlanarak vesayet altına alınır. Bu kararın verilebilmesi için, mutlaka tam teşekküllü bir hastaneden alınmış resmi sağlık kurulu raporu zorunludur. Hâkim, bu rapora rağmen, karar vermeden önce kısıtlanması istenen kişiyi bizzat dinleyebilir.
B) Savurganlık, Alkol/Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşama Tarzı, Kötü Yönetim (TMK m. 406)
Bu madde, kişinin malvarlığını ve ailesini korumayı amaçlar. Bir ergin kişi;
- Savurganlığı (gelirini ve malvarlığını düşüncesizce ve sürekli olarak harcaması),
- Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı,
- Kötü yaşama tarzı (kumarbazlık, sürekli borçlanma vb.),
- Malvarlığını kötü yönetmesi (yatırımlarını sürekli zararla sonuçlandırması, mülklerini değerinin çok altına satması vb.)
sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açıyorsa veya başkalarının güvenliğini tehdit ediyorsa kısıtlanabilir. Bu tür bir kısıtlama kararı verilebilmesi için, kişinin mutlaka mahkeme tarafından bizzat dinlenilmesi zorunludur.
1.3. Hürriyeti Bağlayıcı (Hapis) Ceza Alma (TMK m. 407)
Kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezasına mahkum olan her ergin, cezası infaz edildiği sürece kısıtlanır ve kendisine bir vasi atanır. Bu, kişinin cezaevindeyken dışarıdaki hukuki ve mali işlerinin (miras, borç, alacak vb.) aksamaması ve hak kaybına uğramaması için getirilmiş bir koruma mekanizmasıdır. Cezayı infaz eden kurum (cezaevi idaresi), hükümlünün cezasını çekmeye başladığını derhal yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür. Vesayet, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
1.4. Kişinin Kendi İsteğiyle Vesayet Altına Alınmayı Talep Etmesi (TMK m. 408)
Bazen kişiler, yukarıdaki zorunlu haller olmasa da, kendi durumları nedeniyle işlerini yönetmekte zorlanabilirler. Kanun, bu kişilere kendi kendilerini koruma altına alma imkanı tanımıştır. İleri yaşlılık, engellilik (sakatlık), tecrübesizlik veya ağır hastalık gibi nedenlerle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin, mahkemeden kendisinin kısıtlanmasını ve bir vasi atanmasını talep edebilir. Bu kararın verilebilmesi için de kişinin mahkeme tarafından dinlenilmesi şarttır.
2. Vasi Tayini (Atanması) Süreci: Dava, Mahkeme ve Usul
Vesayet Davasına Bakmaya Yetkili ve Görevli Mahkeme
- Görevli Mahkeme: Vesayet ve vasi atanmasına ilişkin tüm davalarda görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
- Yetkili Mahkeme: Yetkili mahkeme, vesayet altına alınacak olan küçüğün veya kısıtlının yerleşim yeri (ikametgah) mahkemesidir. Hükümlüler için bu yer, cezaevine girmeden önceki son yasal yerleşim yeridir. Vasi atandıktan sonra kısıtlının yerleşim yeri, vesayet makamının (yani Sulh Hukuk Mahkemesi’nin) bulunduğu yer olarak kabul edilir ve vasinin izni olmadan değiştirilemez.
Vesayet Altına Alma ve Vasi Atama Usulü
- Bildirim veya Talep: Süreç, vesayeti gerektiren bir halin idari makamlarca öğrenilip mahkemeye bildirilmesiyle (re’sen) veya ilgili kişinin (kısıtlanması istenen kişinin kendisi, eşi, yakınları vb.) talebiyle başlar.
- Araştırma ve Dinleme: Mahkeme, kısıtlama sebebini araştırır. Gerekli görürse tanık dinler, ilgili kurumlardan bilgi ister. Kısıtlanması istenen kişiyi, kanunda zorunlu kılınan hallerde (savurganlık, kötü yaşam tarzı, kendi isteğiyle kısıtlanma) mutlaka bizzat dinler.
- Bilirkişi Raporu: Özellikle akıl hastalığı veya akıl zayıflığı iddiası varsa, mahkeme kişiyi mutlaka resmi bir sağlık kuruluna sevk ederek rapor alınmasını sağlar.
- Kısıtlama ve Vasi Atama Kararı: Mahkeme, vesayeti gerektiren bir halin varlığına kanaat getirirse, kişiyi kısıtlayarak vesayet altına alınmasına ve aynı kararla kendisine bir vasi atanmasına karar verir.
- İlan: Kısıtlama kararı kesinleşince, kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde derhal ilan edilir. Bu ilan, kararın iyi niyetli üçüncü kişilere karşı da sonuç doğurmasını sağlar.
3. Vasi Kimdir? Görevleri, Yetkileri ve Sorumlulukları
Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili tüm menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olan kişidir. Vasi, bu görevleri yerine getirirken bir “iyi yönetici” gibi özenli davranmak zorundadır.
Kimler Vasi Olabilir ve Vasinin Görevleri Nelerdir?
Mahkeme, vasi atarken öncelikle kısıtlının eşini veya yakın hısımlarından birini, kişisel ilişkileri ve yerleşim yerlerinin yakınlığını dikkate alarak atamaya öncelik verir. Vasinin başlıca görevleri şunlardır:
- Defter Tutma: Göreve başlarken vesayet altındaki kişinin tüm malvarlığının resmi bir defterini tutmak.
- Değerli Eşyaları Saklama: Para, kıymetli evrak, değerli eşya gibi varlıkları, mahkeme aksini kararlaştırmadıkça güvenli bir banka kasasında saklamak.
- Malvarlığını Yönetme: Kısıtlının malvarlığını özenle yönetmek, paralarını yatırıma dönüştürmek, taşınmazlarından gelir (kira vb.) elde etmek.
- Kişisel Bakımı Sağlama: Kısıtlının bakımı, eğitimi, sağlığı ve korunması için gerekli tüm önlemleri almak.
- Hukuki Temsil: Kısıtlıyı tüm hukuki işlemlerinde (dava açma, sözleşme yapma, miras işleri vb.) temsil etmek.
- Rapor ve Hesap Verme: Mahkemenin belirleyeceği periyotlarla (genellikle yılda bir) yönetimle ilgili rapor ve hesapları vesayet makamına sunmak.
Vasinin İzin Alması Gereken İşlemler: Mahkeme Denetimi
Vasinin yetkileri sınırsız değildir. Kısıtlının malvarlığını veya kişisel durumunu önemli ölçüde etkileyen işlemler için, vasi tek başına karar alamaz; mutlaka mahkemeden izin alması gerekir. Bu izin mekanizması, vasinin keyfi veya hatalı işlemlerle kısıtlıya zarar vermesini önleyen en önemli denetim aracıdır.
Sadece Vesayet Makamının (Sulh Hukuk Mahkemesi) İzni Gereken İşlemler (TMK m. 462):
- Taşınmazların (ev, arsa) alınması, satılması, rehin edilmesi (ipotek konulması).
- Olağan yönetim sınırlarını aşan büyük çaplı yapı ve tadilat işleri.
- Ödünç para alma veya verme.
- Kambiyo taahhüdü altına girme (çek, senet düzenleme).
- Üç yıldan uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapma.
- Dava açma, sulh olma, tahkim sözleşmesi yapma.
- Mirasın paylaştırılması.
- Kısıtlının bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi.
Hem Vesayet Makamının Hem de Denetim Makamının (Asliye Hukuk Mahkemesi) İzni Gereken İşlemler (TMK m. 463):
Daha da önemli ve sonuçları daha ağır olan bazı işlemler için, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin izni yeterli değildir; bu izinden sonra bir de üst mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (denetim makamı) onayı gerekir:
- Kısıtlının evlat edinmesi veya evlat edinilmesi.
- Kısıtlının vatandaşlığa girmesi veya vatandaşlıktan çıkması.
- Bir işletmenin devralınması, tasfiyesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması.
- Ömür boyu gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması.
- Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması.
- Vasi ile kısıtlı arasında bir sözleşme yapılması (menfaat çatışması riskine karşı).
Bu izinler alınmadan yapılan işlemler, kural olarak geçersizdir.
Vasinin ve Devletin Sorumluluğu
Vasi, görevini yerine getirirken kusurlu bir davranışıyla kısıtlıya zarar verirse, bu zarardan şahsen sorumludur ve kısıtlı veya yeni vasi tarafından kendisine karşı tazminat davası açılabilir. Ayrıca, vesayet bir kamu hizmeti olduğu için, vesayet dairelerinde görevli olanların (hâkim, katip vb.) hukuka aykırı eylemlerinden doğan zararlardan Devlet doğrudan sorumludur. Devlet, ödediği tazminatı kusurlu olan görevliye rücu eder.
4. Vesayetin Sona Ermesi
Vesayet, belirli durumların gerçekleşmesiyle sona erer. Sona erme, bazen kendiliğinden, bazen de mahkeme kararıyla olur.
- Küçüklerde Sona Erme: Küçük üzerindeki vesayet, onun ergin olmasıyla (18 yaşını doldurmasıyla) kendiliğinden sona erer.
- Hükümlülerde Sona Erme: Hapis cezası nedeniyle verilen vesayet, hapis halinin sona ermesiyle (tahliye ile) kendiliğinden ortadan kalkar.
- Diğer Kısıtlılarda Sona Erme (Mahkeme Kararıyla): Akıl hastalığı, savurganlık gibi diğer nedenlerle kısıtlananlar üzerindeki vesayet, ancak vesayeti gerektiren sebebin ortadan kalktığına dair vesayet makamının (Sulh Hukuk Mahkemesi) kararıyla sona erer.
- Akıl Hastalığında: Vesayetin kaldırılabilmesi için, kısıtlama sebebinin ortadan kalktığının yine bir resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi zorunludur.
- Savurganlık vb. Durumlarda: Kişinin vesayetin kaldırılmasını isteyebilmesi için, kısıtlamayı gerektiren sebeple ilgili olarak en az bir yıldır herhangi bir şikayete yol açmamış olması gerekir.
Vesayet sona erdiğinde, görevi biten vasi, malvarlığını kısıtlıya (veya mirasçılarına) devretmek ve son bir rapor ve kesin hesap sunmakla yükümlüdür. Mahkeme bu hesabı onayladıktan sonra vasinin görevine son verir ve onu ibra eder.
Sonuç
Vesayet ve vasi tayini kurumu, toplumun en savunmasız üyelerini korumak, onların hem kişisel esenliğini hem de malvarlığı haklarını güvence altına almak için tasarlanmış, son derece önemli ve hassas bir medeni hukuk mekanizmasıdır. Bu süreç, bir kişinin en temel hak ve özgürlüklerine (fiil ehliyetine) doğrudan müdahale ettiği için, kanun tarafından sıkı şekil şartlarına, sürekli bir yargı denetimine ve şeffaf bir hesap verme sorumluluğuna bağlanmıştır. Vasinin rolü, sadece bir malvarlığı yöneticiliği değil, aynı zamanda kısıtlının kişisel bakımını ve menfaatlerini gözeten bir koruyuculuktur. Gerek bir yakını için vasi atanmasını talep eden bir kişi, gerekse vasi olarak atanmış bir birey olsun, bu karmaşık ve sorumluluk dolu süreçte, hakların ve yükümlülüklerin doğru bir şekilde anlaşılması, işlemlerin hukuka uygun olarak yürütülmesi ve en önemlisi vesayet altındaki kişinin menfaatlerinin en üst düzeyde korunması için, aile hukuku ve miras hukuku alanlarında uzman bir avukattan profesyonel hukuki destek almak, atılacak en doğru ve en basiretli adımdır.
