Küreselleşen dünyada, bireylerin ve şirketlerin uluslararası hareketliliği artmış, sınırlar arası evlilikler, ticari ilişkiler ve hukuki uyuşmazlıklar günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir. Bu durum, bir ülkede verilen mahkeme kararının, başka bir ülkede ne gibi sonuçlar doğuracağı sorusunu gündeme getirir. Örneğin, Almanya’da boşanan bir çift, Türkiye’deki nüfus kayıtlarında hala evli görünmeye devam eder mi? İngiltere’de bir alacak davasını kazanan bir şirket, borçlunun Türkiye’deki malvarlığına haciz koydurabilir mi? Amerika’da verilen bir velayet kararı, Türkiye’de geçerli olur mu? İşte bu ve benzeri soruların cevabı, milletlerarası özel hukukun en temel ve en önemli kurumlarından olan “tanıma ve tenfiz” prosedüründe yatmaktadır.
Tanıma ve tenfiz, en genel tanımıyla, yabancı bir devletin mahkemesi tarafından verilen hukuki bir kararın, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik sahası içinde de hukuki bir sonuç doğurmasını, yani geçerli kılınmasını sağlayan yargısal bir süreçtir. Bu süreç olmaksızın, yabancı bir mahkeme kararı, Türkiye’de bir “hukuki hiçlik” içinde kalır; ne kesin hüküm delili olarak kullanılabilir ne de cebri icra yoluyla zorla yerine getirilebilir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) ile düzenlenen bu prosedür, yabancı kararların Türk hukuk sistemine entegrasyonunu sağlarken, aynı zamanda Türk kamu düzenini ve temel adalet ilkelerini koruyan bir filtre görevi görür.
1. Temel Kavramlar: Tanıma ve Tenfiz Arasındaki Ayrım
Her mahkeme kararı, temelde iki farklı hukuki etki yaratır: “Kesin Hüküm Etkisi” ve “İcra Edilebilirlik Etkisi”. Bir yabancı kararın Türkiye’de hangi etkiyi yaratması istendiği, tanıma mı yoksa tenfiz mi talep edileceğini belirler.
1.1. Tanıma Kararı Ne Demek? (Kesin Hüküm Etkisinin Tespiti)
Tanıma, yabancı bir mahkeme kararının sahip olduğu kesin hüküm veya kesin delil gücünün, Türkiye’de de kabul edilmesidir. Tanıma, kararın icra edilmesini gerektirmeyen, sadece hukuki bir durumun Türkiye’de de geçerli olduğunun tespit edilmesine yönelik bir işlemdir. Bu tür kararlar, bir durumun varlığını veya yokluğunu tespit eder (tespit kararları) ya da yeni bir hukuki durum yaratır, mevcut bir durumu değiştirir veya ortadan kaldırır (inşai/yenilik doğuran kararlar).
Tanıma Konusu Olabilecek Karar Türleri:
- Boşanma, Ayrılık veya Evliliğin İptali Kararları: En yaygın tanıma konusudur. Almanya’da boşanan bir çiftin, Türkiye’deki nüfus kayıtlarında da “boşanmış” olarak görünmesini sağlar.
- Velayete İlişkin Kararlar: Bir çocuğun velayetinin hangi ebeveyne verildiğini tespit eden kararlar.
- Babalık Davaları: Bir kişinin, bir çocuğun babası olduğuna veya olmadığına dair verilen tespit kararları.
- İsim veya Yaş Düzeltme Kararları.
Bu kararların yerine getirilmesi için bir icra dairesinin zorlayıcı gücüne ihtiyaç yoktur. Önemli olan, yabancı ülkede yaratılan hukuki durumun Türkiye’de de resmi olarak tanınmasıdır.
1.2. Tenfiz Kararı Ne Demek? (İcra Edilebilirlik Yetkisinin Verilmesi)
Tenfiz, yabancı bir mahkeme kararının sahip olduğu icra edilebilirlik gücünün, Türkiye’de de geçerli kılınmasıdır. Tenfiz, bir tarafı bir şeyi vermeye, yapmaya veya yapmamaya mahkum eden “eda kararları” için söz konusudur. Bu kararların yerine getirilmesi, davalının rızasına bağlı değildir ve gerekirse devletin icra organları (icra daireleri) aracılığıyla zorla yerine getirilir. Tenfiz kararı, yabancı bir mahkeme ilamına, tıpkı bir Türk mahkemesi ilamı gibi icra kabiliyeti kazandırır.
Tenfiz Konusu Olabilecek Karar Türleri:
-
- Alacak Davaları: Bir borçluyu belirli bir miktar para ödemeye mahkum eden kararlar.
- Nafaka Hükümleri: Boşanma kararının bir parçası olarak hükmedilen yoksulluk veya iştirak nafakası alacakları.
– Tazminat Hükümleri: Boşanma kararındaki maddi veya manevi tazminat alacakları veya haksız fiilden kaynaklanan tazminat kararları.
- Mal Paylaşımına İlişkin Kararlar: Eşlerden birini diğerine belirli bir malı devretmeye veya bir bedel ödemeye mahkum eden kararlar.
1.3. Tanıma ve Tenfiz Arasındaki İlişki
Bu iki kavram arasında hiyerarşik bir ilişki vardır. Her tenfiz kararı, doğası gereği tanımayı da içerir. Çünkü bir kararın icra edilebilirliğine karar verebilmek için, mahkemenin öncelikle o kararın kesin hüküm gücünü tanıması gerekir. Ancak, her tanıma kararı tenfizi içermez. Bu nedenle, eğer bir yabancı boşanma kararında hem boşanmaya hem de nafakaya hükmedilmişse, sadece tenfiz davası açmak yeterlidir. Mahkemenin vereceği tenfiz kararı, hem boşanmanın tanınmasını hem de nafakanın icra edilebilirliğini sağlayacaktır.
2. Tanıma ve Tenfiz Davasının Şartları: Mahkemenin İnceleyeceği Hususlar
Bir yabancı mahkeme kararının tanınması veya tenfiz edilmesi, otomatik bir süreç değildir. Türk mahkemesi, önüne gelen yabancı kararı bir dizi şarta göre denetler. MÖHUK’un 50. ve 54. maddelerinde düzenlenen bu şartlar, ön şartlar ve esas şartlar olarak ikiye ayrılır. Mahkeme, bu şartların varlığını kural olarak kendiliğinden (re’sen) araştırır.
2.1. Ön Koşullar (MÖHUK m. 50)
Bunlar, davanın esasına girilmeden önce incelenen temel usuli şartlardır:
- Yabancı Bir Devlet Mahkemesi Tarafından Verilmiş Bir İlamın Bulunması: Karar, bir devletin yargı organı olan bir “mahkeme” tarafından verilmiş olmalıdır. Yabancı idari makam kararları, noter belgeleri veya tahkim kararları bu prosedüre tabi değildir (tahkim kararları için ayrı bir tanıma-tenfiz rejimi vardır).
- Kararın Hukuk Davalarına İlişkin Olması: Karar, özel hukuk ilişkilerinden (aile, borçlar, ticaret hukuku vb.) kaynaklanan bir uyuşmazlığa ilişkin olmalıdır. Ceza mahkemelerinin verdiği mahkumiyet kararları veya saf idari yargı kararları tenfiz edilemez. Ancak, bir ceza davası içinde hükmedilen kişisel haklara (tazminat gibi) ilişkin kısımlar tenfiz edilebilir.
- Kararın Kesinleşmiş Olması: Karar, verildiği ülke hukukuna göre tüm olağan kanun yollarının (itiraz, temyiz vb.) tüketilmiş ve kesinleşmiş olması gerekir. Geçici nitelikteki ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz kararları tenfiz edilemez. Bu durum, kararı veren mahkemeden alınacak “kesinleşme şerhi” veya bu durumu teyit eden resmi bir belge ile ispatlanmalıdır.
2.2. Esas Koşullar (MÖHUK m. 54)
Ön koşulları sağlayan bir kararın tenfiz edilebilmesi için, ayrıca aşağıdaki esasa ilişkin şartları da taşıması gerekir:
- Karşılıklılık (Mütekabiliyet) Şartı (Sadece Tenfiz İçin): Türkiye ile kararın verildiği devlet arasında, mahkeme kararlarının karşılıklı olarak tanınmasına ve tenfiz edilmesine olanak tanıyan bir hukuki veya fiili uygulamanın bulunmasıdır. Bu, bir uluslararası sözleşme (akdi karşılıklılık), bir kanun hükmü (kanuni karşılıklılık) veya iki ülke mahkemeleri arasında yerleşmiş bir uygulama (fiili karşılıklılık) şeklinde olabilir. Önemli Not: Bu şart, sadece tenfiz davaları için aranır; tanıma davalarında karşılıklılık şartı yoktur.
- Türk Mahkemelerinin Münhasır Yetkisine Girmeme: Kararın konusu olan uyuşmazlığın, Türk hukukuna göre münhasıran (sadece ve sadece) Türk mahkemelerinin yetkisine giren bir konuda olmaması gerekir. Örneğin, Türkiye’deki bir taşınmazın aynına (mülkiyetine) ilişkin davalar, iflas davaları gibi konular Türk mahkemelerinin münhasır yetkisinde kabul edilir ve bu konularda verilen yabancı kararlar tenfiz edilmez.
- Kamu Düzenine Açıkça Aykırı Olmama: Bu, en önemli ve en çok tartışılan şarttır. Yabancı mahkeme kararının hüküm fıkrasının veya dayandığı temel esasların, Türk hukuk sisteminin temelini oluşturan adalet ilkelerine, Anayasal düzene, temel hak ve özgürlüklere ve genel ahlak anlayışına “açıkça” aykırı olmaması gerekir. Hâkim, yabancı kararı esastan yeniden inceleyemez (revizyon yasağı), sadece sonucun Türk kamu düzeni açısından kabul edilemez olup olmadığını denetler. Örneğin, çok eşliliğe izin veren bir ülkede verilen ikinci evliliğe ilişkin bir karar veya adil olmayan fahiş bir cezai şart içeren bir karar, kamu düzenine aykırı bulunabilir.
- Savunma Hakkına Riayet Edilmiş Olması: Yabancı mahkemede yapılan yargılama sırasında, davalının temel savunma haklarına saygı gösterilmiş olması gerekir. Davalının, usulüne uygun olarak duruşmaya davet edilmemiş olması, gıyabında (yokluğunda) usulsüz bir şekilde hüküm kurulmuş olması veya davada kendini temsil etme imkanından mahrum bırakılmış olması, savunma hakkının ihlalidir ve tenfize engel teşkil eder. Ancak bu, mahkemenin re’sen dikkate alacağı bir husus değildir; davalının bu durumu davada bizzat ileri sürmesi gerekir.
3. Tanıma ve Tenfiz Davası Süreci: Adım Adım Yargılama
3.1. Gerekli Belgeler
Tanıma veya tenfiz davası açarken, dava dilekçesine aşağıdaki belgelerin eklenmesi zorunludur (MÖHUK m. 53):
- Yabancı mahkeme ilamının, o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya onaylı bir örneği.
- İlamın o ülke makamlarınca usulen onanmış ve kesinleştiğini gösteren yazı veya belge (kesinleşme şerhi).
- Yukarıdaki belgelerin tamamının, noter veya konsolosluk onaylı Türkçe tercümeleri.
Bu belgelerin eksik olması, bir dava şartı eksikliğidir ve mahkeme, tamamlanması için kesin süre verir.
3.2. Görevli ve Yetkili Mahkeme
-
- Görevli Mahkeme: Kural olarak görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Ancak, eğer tanınması veya tenfizi istenen karar aile hukukuna (boşanma, velayet, nafaka vb.) ilişkin ise, görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
– Yetkili Mahkeme: Dava, davalının Türkiye’deki yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Eğer davalının Türkiye’de yerleşim yeri yoksa, sâkin olduğu (fiilen oturduğu) yer mahkemesinde açılır. Bu da yoksa, Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinde açılabilir.
3.3. Yargılama Usulü ve Revizyon Yasağı
Tanıma ve tenfiz davaları, basit yargılama usulüne tabidir ve daha hızlı sonuçlanması hedeflenir. Bu davalardaki en temel ilke “revizyon yasağı”dır. Yani, Türk hâkimi, yabancı mahkemenin yerine geçerek, davanın esasına (delillerin doğruluğu, uygulanan hukukun doğru yorumlanıp yorumlanmadığı vb.) giremez. Türk hâkiminin denetimi, sadece yukarıda sayılan tanıma ve tenfiz şartlarının (karşılıklılık, kamu düzeni, savunma hakkı vb.) var olup olmadığıyla sınırlıdır. Eğer şartlar varsa, kararı tenfiz etmek zorundadır; yoksa talebi reddeder.
Dava süresi, özellikle davalının yurtdışında olması ve tebligatların uzun sürmesi nedeniyle değişmekle birlikte, tarafların avukatla temsil edildiği ve tebligatların avukatlara yapıldığı durumlarda birkaç ay içinde sonuçlanabilmektedir.
4. Özel Durum: Yabancı Boşanma Kararlarının Nüfus Müdürlüğünde İdari Yolla Tanınması
2017 yılında yapılan önemli bir yasal değişiklikle, yurtdışında verilen boşanma, evliliğin butlanı veya iptali kararlarının Türkiye’de tanınması için mahkemede dava açma zorunluluğu belirli şartlar altında kaldırılmıştır. Artık bu tür kararlar, daha hızlı ve masrafsız bir şekilde, idari başvuru yoluyla doğrudan nüfus kütüğüne tescil ettirilebilir.
Şartları:
- Tarafların birlikte veya taraflardan birinin (eğer diğeri yabancı ise Türk vatandaşı olanın) başvurması gerekir.
- Yabancı kararın kesinleşmiş olması ve Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmaması gerekir.
- Kararda boşanma dışında velayet, nafaka, tazminat gibi icrai bir hüküm bulunmaması gerekir. Eğer bu tür hükümler varsa, yine de mahkemede tenfiz davası açılması zorunludur.
Başvuru, kararın verildiği ülkedeki Türk Dış Temsilciliğine veya Türkiye’de Nüfus Müdürlüklerine gerekli belgelerle birlikte yapılır.
Sonuç
Tanıma ve tenfiz, uluslararası hukuki ilişkilerin sorunsuz bir şekilde yürütülmesi, kazanılmış hakların korunması ve adaletin sınırlara takılmaması için vazgeçilmez bir hukuki köprüdür. Yabancı bir ülkede elde edilen bir mahkeme kararının Türkiye’de bir kağıt parçasından ibaret kalmaması, bu teknik ve detaylı prosedürün başarıyla tamamlanmasına bağlıdır. Sürecin, MÖHUK’ta belirtilen katı şekil şartlarına, kesin sürelere ve özel yetki kurallarına tabi olması, yapılacak en küçük bir hatanın davanın reddedilmesine ve ciddi hak kayıplarına yol açmasına neden olabilir. Özellikle “kamu düzeni”, “karşılıklılık” ve “savunma hakkı” gibi yoruma açık kavramların değerlendirilmesi, derin bir hukuki bilgi ve tecrübe gerektirir. Bu nedenle, yabancı bir mahkeme kararını Türkiye’de geçerli kılmak isteyen bir kişinin, bu karmaşık ve hayati süreçte, milletlerarası özel hukuk ve usul hukuku alanında uzman bir avukattan profesyonel hukuki destek alması, hedefine en hızlı ve en güvenli şekilde ulaşması için atacağı en doğru ve en basiretli adımdır.
Iyi aksamlar,
Benim adım Şengül Ocak hem Alman hem de Türk vatandaşıyım. Yedi yıl önce Almanya’da boşandım, ancak hala Türk pasaportum ve eski soyadım nedeniyle Türkiye’de resmi işlemleri başlatmak istiyorum
Eski eşim şu anda Türkiye’de hapishanede bulunuyor. Boşanmamın burada resmen tanınmasını istiyorum, böylece eski soyadımın kaldırılmasını sağlayabilirim. Gerekli belgelerin tümüne, çevrilmiş boşanma belgesi de dahil, sahibim.
Bu süreçte bana yardımcı olmanızı rica ediyorum. Bu işlemler için gerekli adımları ve masrafları öğrenmek istiyorum. Ayrıca, beş gün içinde Almanya’ya dönmem gerekeceği için, avukata bir vekaletname vermek mümkün mü?
Yardımlarınız için şimdiden çok teşekkür ederim. Cevabınızı bekliyorum.
Saygılarımla,
Şengül Ocak
Merhaba, iyi akşamlar Şengül Hanım. Almanya’da kesinleşmiş boşanma kararınızın Türkiye’de hukuki geçerlilik kazanması için “tanıma ve tenfiz davası” açmanız gerekmektedir. Bu dava ile Alman mahkemesi kararı Türk hukuk sisteminde de tanınır hale gelir. Boşanmanın tanınmasıyla birlikte, evlilik birliği sırasında aldığınız eski eşinizin soyadının değiştirilmesi ve bekarlık soyadınıza dönmeniz de mümkün olacaktır. Gerekli belgeler arasında apostilli ve Türkçe tercümeli kesinleşmiş boşanma kararı, pasaport ve kimlik suretleri gibi evraklar bulunur. Türkiye’de kısa süre kalacaksanız, bu davayı sizin adınıza takip etmesi için bir avukata noter aracılığıyla vekaletname verebilirsiniz. Avukatınız, dava süreci ve masraflar (dava harçları, vekalet ücreti vb.) konusunda sizi detaylı bilgilendirecektir. İyi günler dileriz.