Türk hukuk sisteminde nişanlılık, sadece sosyal bir olgu veya geleneksel bir tören değil, aynı zamanda hukuki sonuçlar doğuran bir “aile hukuku sözleşmesi” niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 118. maddesine göre nişanlanma, “evlenme vaadiyle” gerçekleşir. Ancak hayatın olağan akışı içinde her nişanlılık evlilikle sonuçlanmayabilir. Tarafların anlaşarak ayrılması, bir tarafın haklı veya haksız olarak nişanı bozması ya da ölüm gibi nedenlerle nişanlılık sona erebilir.
Nişanlılığın evlilik dışındaki bir sebeple sona ermesi, taraflar arasında ciddi mali ve manevi uyuşmazlıkları da beraberinde getirmektedir. Takılan takıların kimde kalacağı, yapılan düğün hazırlığı masraflarının kimden tahsil edileceği ve yaşanan üzüntü nedeniyle manevi tazminat talep edilip edilemeyeceği, bu sürecin en kritik hukuki sorularıdır.
Nişanlılığın Sona Erme Biçimleri ve Hukuki Etkisi
Nişanlılığın sona ermesinin hukuki sonuçlarını belirleyen temel faktör, nişanın “nasıl” ve “kimin kusuruyla” sona erdiğidir. Hukuken nişanlılık şu hallerde sona erer:
- Evlenme: Nişanlılığın doğal amacıdır, hukuki bir ihtilaf doğurmaz.
- Ölüm veya Gaiplik: Taraflardan birinin ölümü halinde nişanlılık kendiliğinden sona erer. Bu durumda tazminat istenemez ancak hediyelerin iadesi gündeme gelebilir.
- İkale (Anlaşarak Ayrılma): Tarafların karşılıklı anlaşarak nişanı sonlandırmasıdır.
- Tek Taraflı İrade (Nişanı Bozma): En sık dava konusu olan durumdur. Bir tarafın, haklı bir sebep olmaksızın veya haklı bir sebebe dayanarak nişanı attığını bildirmesidir.
Hukuki ihtilafların temelini oluşturan “haklı sebep” kavramı burada büyük önem taşır. Eğer nişanı bozan tarafın, diğer tarafın sadakatsizliği, şiddet uygulaması, evlilikten kaçınması veya ağır hakaretleri gibi haklı bir sebebi varsa, nişanı bozan taraf olmasına rağmen tazminat ödemez; aksine tazminat talep edebilir.
1. Maddi Tazminat Davası (TMK m. 120)
Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozarsa veya kusuruyla nişanın bozulmasına yol açarsa; diğer tarafın, dürüstlük kuralı çerçevesinde evlenme amacıyla yaptığı harcamaları tazmin etmek zorundadır. Maddi tazminat, nişanın bozulması nedeniyle uğranılan “menfi zarar”ın giderilmesini amaçlar.
Maddi Tazminat Kapsamına Giren Harcamalar
Her harcama maddi tazminat davasına konu edilemez. Kanun koyucu ve Yargıtay, tazmin edilecek zararları şu kriterlere bağlamıştır:
- Evlenme Amacıyla Yapılan Harcamalar: Düğün salonu kaporası, gelinlik/damatlık bedeli, fotoğrafçı ödemesi, balayı rezervasyonu gibi doğrudan evlilik beklentisiyle yapılan masraflar istenebilir.
- Dürüstlük Kuralına Uygunluk: Yapılan harcamanın makul olması gerekir. Örneğin, nişanlılık henüz çok yeni ve evlilik tarihi belirsizken yapılan fahiş lüks harcamaların tazmini mahkemece reddedilebilir.
- Nişan Masrafları: Nişan töreni için yapılan kiralama, ikram ve kıyafet masrafları da (karşı tarafın kusurlu olması şartıyla) istenebilir.
Önemli Ayrım: Maddi tazminat davasında, “kaçırılan fırsatlar” (örneğin, nişanlım istedi diye işimden ayrıldım, şimdi maaş alamıyorum gibi iddialar) Türk hukukunda tartışmalı olmakla birlikte, Yargıtay bazı durumlarda bu zararların da (örneğin evleneceği inancıyla memuriyetten istifa etme gibi) menfi zarar kapsamında tazmin edilebileceğine hükmetmektedir.
2. Manevi Tazminat Davası (TMK m. 121)
Nişanın bozulması, taraflarda sadece ekonomik değil, ruhsal bir çöküntüye de yol açabilir. TMK m. 121 uyarınca; nişanın bozulması yüzünden “kişilik hakları saldırıya uğrayan” taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat isteyebilir.
Hangi Durumlarda Manevi Tazminat İstenir?
Her nişan bozulması manevi tazminat hakkı doğurmaz. Yargıtay, manevi tazminat için “üzüntü ve hayal kırıklığının ötesinde” bir saldırı aramaktadır. Manevi tazminatın kabul edildiği örnek durumlar şunlardır:
- Nişanlının, düğüne çok kısa bir süre kala (örneğin davetiyeler dağıtıldıktan sonra) sebepsizce terk etmesi ve diğer tarafı sosyal çevresine karşı küçük düşürmesi.
- Nişanlılık süresince aldatma (sadakatsizlik) olayının yaşanması.
- Ayrılık sürecinde hakaret, iftira veya şiddet uygulanması.
- Nişanın bozulma şeklinin, terk edilen tarafın onurunu zedeleyici nitelikte olması.
Manevi tazminat miktarını hakim, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, kusurun ağırlığına ve olayın özelliklerine göre takdir eder. Amaç zenginleşme sağlamak değil, duyulan manevi acıyı bir nebze olsun dindirmektir.
3. Hediyelerin Geri Verilmesi (İadesi) (TMK m. 122)
Nişanlılık hukukunda en çok merak edilen konu takıların (ziynet eşyalarının) ve hediyelerin durumudur. TMK m. 122’ye göre; nişanlılık evlenme dışında bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babalarının ya da onlar gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları “alışılmışın dışındaki” hediyeler geri istenebilir.
“Alışılmış” ve “Alışılmışın Dışı” Hediye Ayrımı
Kanun, iade edilecek hediyeleri “alışılmışın dışındaki hediyeler” ile sınırlamıştır. Peki bu ayrım nasıl yapılır?
- Alışılmış (Mutat) Hediyeler: Giyim eşyaları (gömlek, ayakkabı, çanta), kozmetik ürünleri, çiçek, çikolata gibi tüketilen veya kullanılarak eskiyen, maddi değeri tarafların ekonomik durumuna göre “aşırı” olmayan hediyelerdir. Bu hediyeler geri istenemez. Yargıtay, tarafların mali gücüne göre makul sayılan doğum günü hediyelerini de bu kapsamda değerlendirir.
- Alışılmışın Dışındaki Hediyeler: Maddi değeri yüksek, günün koşullarına göre lüks sayılan eşyalardır. Bu hediyeler geri istenebilir.
Altın ve Takılar Geri Verilir mi?
Evet. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre; nişan yüzüğü, altın bilezik, kolye, takı setleri, cumhuriyet altını gibi ziynet eşyaları, kural olarak “alışılmışın dışı” hediye kabul edilir ve iadesi gerekir. Eğer bu takılar bozdurulmuşsa veya satılmışsa, dava tarihindeki nakdi değerinin (misli ile veya bedeli ile) ödenmesi gerekir.
Önemli İstisna: Eğer hediye, “bağışlama” iradesiyle verildiyse (örneğin “bu artık senin, nişan bozulsa da sende kalsın” denildiyse veya ahlaki bir görev olarak verildiyse) iade edilmeyebilir. Ancak nişanlılık ilişkisinde takılan takıların şartlı bağış olduğu (evlilik gerçekleşmesi şartıyla verildiği) kabul edildiğinden, evlilik olmazsa iadesi asıldır.
Kusur Durumunun Hediyelere Etkisi
Maddi ve manevi tazminat davalarında “kusur” belirleyici iken, hediyelerin iadesi davasında kusurun önemi daha azdır. TMK m. 122, kusurdan bahsetmez. Yani nişanı haksız yere bozan taraf da (kusurlu olsa bile), taktığı alışılmışın dışındaki hediyeleri geri isteyebilir. Çünkü hediyelerin verilme sebebi (evlilik) ortadan kalkmıştır ve bu bir “sebepsiz zenginleşme” yaratır. Ancak, kusur durumu davanın reddedilmesine neden olmasa da, tazminat hesaplamalarında mahsuplaşma açısından önem arz edebilir.
Zamanaşımı Süresi (TMK m. 123)
Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları (tazminat ve hediyelerin iadesi), nişanlılığın sona erdiği tarihten itibaren 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu süre hak düşürücü nitelikte olmasa da, karşı tarafın zamanaşımı itirazında bulunması halinde dava reddedilir. Bu nedenle, nişan bozulduktan sonra hak arama sürecinin hızlı başlatılması hayati önem taşır. Eğer nişanlılık ölümle sona ermişse, tazminat davaları mirasçılara geçmez ancak hediyelerin iadesi davası mirasçılar tarafından açılabilir veya mirasçılara karşı açılabilir.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Nişan bozulmasından kaynaklanan davalarda görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakar. Yetkili mahkeme ise genel yetki kuralı gereği davalının yerleşim yeri mahkemesidir.
Sıkça Sorulan Sorular
1. Nişanda takılan takılar bozduruldu, yine de istenebilir mi?
Evet. Hediyelerin iadesi davasında amaç, aynen iadedir. Ancak hediye (altın, takı vb.) elden çıkarılmışsa, satılmışsa veya kaybolmuşsa; mahkeme bu eşyaların dava tarihindeki rayiç bedelinin nakit olarak ödenmesine hükmeder.
2. Nişanlım beni aldattı, taktığım tektaşı geri alabilir miyim?
Evet. Nişanın bozulmasında karşı tarafın kusurlu olması, sizin taktığınız değerli hediyeleri geri almanıza engel değildir. Aldatma nedeniyle ayrıca manevi tazminat talep etme hakkınız da doğar.
3. Birlikte oturmak için alınan eşyalar ne olacak?
Evlilik birliği kurulacağı inancıyla alınan beyaz eşya, mobilya gibi ev eşyaları da “eşya alacağı” davası veya nişan hediyesi kapsamında değerlendirilebilir. Bu eşyalar kimin parasıyla alındıysa ve şu an kimin elindeyse, faturayı ödeyen tarafça iadesi veya bedeli talep edilebilir.
Bilgilendirme: Bu metin genel hukuki bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Her somut olay, kendi içindeki delil durumuna ve özelliklerine göre farklılık gösterebilir. Hak kaybı yaşamamak adına, sürecin uzman bir avukat aracılığıyla yürütülmesi tavsiye edilir.
