Boşanma, evlilik birliğini hukuken sona erdiren bir süreç olmakla birlikte, taraflar ve çocuklar için yarattığı mali sonuçlar uzun yıllar devam edebilir. Bu sonuçların en önemlilerinden biri, boşanma sonrasında ekonomik olarak daha zayıf duruma düşecek olan eşi (yoksulluk nafakası) veya velayeti kendisine verilmeyen ebeveynin çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılımını (iştirak nafakası) sağlamayı amaçlayan nafaka yükümlülüğüdür. Mahkeme tarafından boşanma anında belirlenen nafaka miktarı, o günün ekonomik koşulları ve tarafların mali durumlarına göre takdir edilir. Ancak, zamanla değişen hayat şartları, artan enflasyon ve tarafların yaşamlarındaki önemli değişiklikler, başlangıçta belirlenen bu miktarın yetersiz kalmasına neden olabilir. İşte bu noktada, nafaka alacaklısının mağduriyetini gidermek için hukuk sistemimizin öngördüğü yasal mekanizma, Nafaka Artırım Davası‘dır.
Birçok kişinin yanıldığı üzere, mahkeme tarafından hükmedilen nafaka kararları, taşınmaz mülkiyeti gibi sonsuza dek değişmez nitelikteki kesin hükümlerden değildir. Nafaka, yaşayan ve dinamik bir hukuki kurumdur; tarafların ve çocukların değişen ihtiyaçlarına ve ekonomik durumlarına göre uyarlanabilir. Nafaka artırım davası, bu uyarlamayı sağlayan, nafaka alacaklısı tarafından nafaka borçlusuna karşı açılan ve mevcut nafaka miktarının günümüz koşullarına göre yeniden belirlenmesini talep eden bir aile hukuku davasıdır. Bu davanın başarısı, sadece artan ihtiyaçları belirtmekten değil, aynı zamanda bu artışın nedenlerini ve dayanaklarını somut delillerle mahkemeye sunmaktan geçer.
1. Nafaka Artırım Davasının Hukuki Dayanağı
Nafaka artırım davasının yasal temeli, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 176. maddesinin 4. fıkrası ve 331. maddesinde yatmaktadır.
TMK Madde 176/4 (Yoksulluk Nafakası İçin): “Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın (nafakanın) artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
TMK Madde 331 (İştirak Nafakası İçin): “Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”
Bu maddeler, nafaka kararlarının statik değil, dinamik bir yapıda olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hukukun temel amacı, taraflar arasında adil bir denge kurmaktır. Boşanma anında kurulan bu denge, zamanla değişen koşullar nedeniyle bozulduğunda, mahkemenin bu dengeyi yeniden tesis etmesi gerekir. Nafaka artırım davasının felsefesi, başlangıçta belirlenen nafakanın alım gücünü korumak ve nafaka alacaklısının (özellikle çocuğun) yaşam standardının, ekonomik erozyon veya artan ihtiyaçlar karşısında düşmesini engellemektir.
2. Nafaka Artırım Davası Açılabilmesinin Temel Şartları Nelerdir?
Bir nafaka artırım davasının kabul edilebilmesi için, davacının mahkeme önünde belirli hukuki şartların varlığını somut delillerle kanıtlaması gerekir. Sadece “nafaka yetmiyor” demek, davanın kabulü için yeterli değildir. Mahkeme, nafakanın belirlendiği tarihten bugüne, koşullarda önemli, sürekli ve objektif bir değişiklik olup olmadığını araştırır.
Şart 1: Tarafların Mali Durumlarında Önemli Bir Değişiklik Olması
Bu, davanın en temel dayanağıdır ve iki yönlü olarak ortaya çıkabilir:
- Nafaka Alacaklısının Mali Durumunun Kötüleşmesi veya İhtiyaçlarının Artması:
- Çocuğun İhtiyaçlarının Artması: Bu, en sık karşılaşılan ve en meşru gerekçedir. Çocuklar büyüdükçe ihtiyaçları doğal olarak artar. Örneğin;
- Çocuğun kreşten ilkokula, ilkokuldan liseye veya üniversiteye başlaması (eğitim masraflarının, servis ücretlerinin, kitap-kırtasiye giderlerinin artması).
- Çocuğun özel bir okula veya dershaneye gitme zorunluluğunun doğması.
- Çocuğun sosyal ve kültürel gelişimi için bir spor dalına veya sanat kursuna başlaması.
- Çocuğun ergenliğe girmesiyle giyim, gıda ve sosyal aktivite masraflarının artması.
- Çocuğun kronik bir hastalığa yakalanması veya özel bir tıbbi tedavi (ortodonti, gözlük vb.) ihtiyacının ortaya çıkması.
- Nafaka Alacaklısı Eşin Durumunun Kötüleşmesi: Yoksulluk nafakası alan eşin, işini kaybetmesi, ciddi bir hastalık veya kaza geçirerek çalışma gücünü yitirmesi, bakmakla yükümlü olduğu başka bir aile bireyinin (örneğin, yaşlı annesi) masraflarının artması gibi durumlar.
- Çocuğun İhtiyaçlarının Artması: Bu, en sık karşılaşılan ve en meşru gerekçedir. Çocuklar büyüdükçe ihtiyaçları doğal olarak artar. Örneğin;
- Nafaka Borçlusunun Mali Durumunun İyileşmesi: Nafaka alacaklısının durumunda bir değişiklik olmasa bile, nafaka borçlusunun gelirinde olağanüstü bir artış olması da tek başına bir artırım sebebi olabilir. Bu durum, “hakkaniyet” ilkesinin bir gereğidir. Çocuğun veya eski eşin, diğer tarafın artan refah seviyesinden makul bir ölçüde yararlanma hakkı vardır. Örneğin, nafaka borçlusunun terfi alarak maaşının ciddi oranda artması, yeni ve karlı bir iş kurması, büyük bir miras alması gibi durumlar.
Şart 2: Ekonomik Koşulların Değişmesi ve Enflasyon Etkisi
Tarafların kişisel durumlarında hiçbir değişiklik olmasa dahi, ülkede yaşanan genel ekonomik değişimler, yani yüksek enflasyon ve paranın alım gücündeki düşüş, tek başına geçerli bir nafaka artırım sebebidir. Örneğin, 3 yıl önce aylık 2.000 TL olarak belirlenen bir nafakanın, bugünkü alım gücü çok daha düşüktür. Nafaka alacaklısı, sadece bu alım gücü kaybının telafi edilmesi için, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı resmi enflasyon oranlarını (TÜFE/ÜFE) dayanak göstererek artırım talep edebilir. Bu, nafaka miktarının reel değerini korumaya yönelik en objektif taleptir.
3. Dava Süreci: Nafaka Artırım Davası Nasıl Açılır?
Nafaka artırım davası açma süreci, belirli usuli adımların takip edilmesini gerektirir.
- Dava Dilekçesinin Hazırlanması: Süreç, yetkili Aile Mahkemesi’ne hitaben yazılmış bir dava dilekçesi ile başlar. Dilekçede; tarafların kimlik ve adres bilgileri, daha önceki boşanma veya nafaka kararını veren mahkemenin bilgileri, o kararla hükmedilen nafaka miktarı, talep edilen yeni nafaka miktarı ve en önemlisi, artırım talebinin dayandığı gerekçeler (değişen koşullar, artan ihtiyaçlar, enflasyon vb.) somut olaylarla ve delillerle detaylı bir şekilde açıklanmalıdır.
- Delillerin Sunulması: Dilekçe ekinde, artırım talebini destekleyen tüm belgeler mahkemeye sunulmalıdır. Bunlar; çocuğun okul kayıt belgeleri, servis ve kurs faturaları, sağlık raporları ve tedavi masraflarına ilişkin belgeler, nafaka alacaklısının işten çıkarıldığına dair belgeler, tanık listesi gibi kanıtlar olabilir.
- Mahkemenin Tarafından Yapılacak Araştırmalar: Dava açıldıktan sonra mahkeme, her iki tarafın da güncel sosyal ve ekonomik durumlarını tespit etmek için kapsamlı bir araştırma yapar. Bu araştırmaya “Sosyal ve Ekonomik Durum Araştırması (SED)” denir. Mahkeme, ilgili yerlere müzekkere yazarak şu bilgileri toplar:
- Tarafların SGK kayıtları (çalışma durumları, maaşları).
- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nden üzerlerine kayıtlı taşınmaz olup olmadığı.
- Trafik Tescil Müdürlüğü’nden üzerlerine kayıtlı araç olup olmadığı.
- Banka hesapları ve gelir durumları.
- Duruşmalar ve Karar: Mahkeme, delilleri topladıktan ve tarafları (ve tanıklarını) dinledikten sonra, toplanan tüm bilgi ve belgeleri hakkaniyet ilkesi çerçevesinde değerlendirerek nafaka miktarının artırılıp artırılmayacağına ve artırılacaksa ne kadar artırılacağına karar verir.
Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
- Görevli Mahkeme: Nafaka artırım davalarında görevli mahkeme, her zaman Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemesi’nin bulunmadığı yerlerde ise davaya Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla bakar.
- Yetkili Mahkeme: TMK’nın 177. maddesi, nafaka alacaklısına önemli bir kolaylık sağlamıştır. Davacı, davayı davalının yerleşim yerinde açabileceği gibi, kendi yerleşim yeri (ikametgahı) mahkemesinde de açabilir. Bu, nafaka alacaklısının, masraf ve zaman kaybı yaşamadan, kendi yaşadığı şehirde kolayca dava açabilmesine olanak tanır.
Dava Açmak İçin Bir Süre Var Mıdır?
Nafaka artırım davası açmak için herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre yoktur. Kanunda sayılan artırım şartları (koşulların değişmesi) ne zaman ortaya çıkarsa, dava o zaman açılabilir. Bir kez artırım davası açıp kazandıktan birkaç yıl sonra koşullar yeniden değişirse, tekrar yeni bir artırım davası açmanın önünde hiçbir engel yoktur.
4. Nafaka Artış Oranı Nasıl Hesaplanır?
Mahkemenin yeni nafaka miktarını belirlerken kullandığı yöntem, somut olayın özelliklerine göre değişir. Hâkimin bu konuda geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır.
- Enflasyon Oranının Esas Alınması: Eğer artırım talebinin temel nedeni sadece paranın alım gücündeki kayıp ise, hâkim genellikle Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan yıllık Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) veya Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) artış oranını baz alır. Bu, nafakanın reel değerini korumaya yönelik objektif bir ölçüttür. Yargıtay kararlarında genellikle ÜFE oranının esas alınması gerektiği belirtilmektedir.
- Hakkaniyete Göre Takdir: Ancak hâkim, bu enflasyon oranıyla bağlı değildir. Eğer davacı, çocuğun özel okul masrafı gibi, enflasyonun çok üzerinde spesifik bir ihtiyaç artışını somut delillerle kanıtlamışsa ve nafaka borçlusunun da mali gücü buna elveriyorsa, hâkim enflasyon oranının çok üzerinde bir artışa da karar verebilir. Nihai karar, tarafların mali durumu ile çocuğun/alacaklının gerçek ihtiyaçları arasındaki dengeyi gözeten hakkaniyet ilkesine göre verilir.
Pratik Çözüm: Otomatik Artış Şerhi Koydurmak (TMK m.176/5)
Her yıl enflasyon nedeniyle nafaka artırım davası açma zahmetinden kurtulmanın en pratik yolu, daha ilk boşanma veya nafaka davası sırasında mahkemeden, karara bir otomatik artış şerhi eklemesini talep etmektir. Taraflar, nafakanın gelecek yıllarda hangi oranda (örneğin, her yıl Ocak ayında açıklanan yıllık TÜİK ÜFE oranında) artırılacağının kararda belirtilmesini isteyebilirler. Bu şekilde bir karar alındığında, nafaka miktarı her yıl dava açmaya gerek kalmaksızın otomatik olarak güncellenir ve icra takibi de bu yeni miktar üzerinden yapılabilir.
Sonuç
Nafaka artırım davası, boşanma sonrası kurulan mali dengenin, zamanın ve hayatın getirdiği kaçınılmaz değişiklikler karşısında adaleti yeniden tesis etmesini sağlayan hayati bir mekanizmadır. Belirlenen bir nafaka miktarının, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde veya çocuğun büyümesiyle birlikte yetersiz kalması, nafaka alacaklısının ve çocuğun mağduriyetine yol açan bir durumdur ve hukuk düzeni bu mağduriyeti görmezden gelmez. Ancak bu hakkı kullanabilmek, sadece “nafaka yetmiyor” beyanından öte, değişen koşulların ve artan ihtiyaçların somut delillerle, hukuki bir çerçeve içinde mahkemeye sunulmasını gerektirir. Sürecin her aşaması, dilekçenin hazırlanmasından delillerin toplanmasına ve duruşmadaki beyanlara kadar, bir bütün olarak davanın sonucunu etkiler. Bu nedenle, nafaka miktarının artık ihtiyaçları karşılamadığını düşünen bir kişinin, hak kaybına uğramamak ve talebini en güçlü şekilde ortaya koyabilmek için, aile hukuku ve nafaka davaları alanında uzman bir avukattan profesyonel hukuki destek alması, atacağı en doğru ve en basiretli adımdır.
