“Evim benim kalemdir” sözü, sadece bir deyim değil, aynı zamanda modern hukukun temelini oluşturan derin bir felsefeyi yansıtır. Bireyin, dış dünyanın müdahalelerinden uzak, kendini güvende ve özgür hissettiği özel yaşam alanının korunması, temel bir insan hakkıdır. Bu hak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 21. maddesinde “Konut Dokunulmazlığı” başlığı altında güvence altına alınmıştır. Bu anayasal korumanın ceza hukukundaki somut yansıması ise, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 116. maddesinde düzenlenen “Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçu”‘dur.
Halk arasında “haneye tecavüz” olarak da bilinen bu suç, bir kimsenin konutuna veya işyerine rızası olmaksızın girilmesi veya rıza ile girildikten sonra uyarıya rağmen çıkılmaması eylemlerini cezalandırarak, kişilerin özel mekanlarındaki huzur ve sükununu korumayı amaçlar. Bu makalede, bu önemli suçun hukuki tanımını, “konut” ve “eklenti” gibi kilit kavramların Yargıtay tarafından nasıl yorumlandığını, suçun basit ve nitelikli hallerini ve yargılama sürecini tüm detaylarıyla ele alacağız.
Suçun Hukuki Niteliği ve Korunan Değer
Konut dokunulmazlığının ihlali suçu, TCK’nın “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümünde yer alır. Bu, kanun koyucunun bu suçla korumak istediği temel hukuki değerin, sadece bir mekana izinsiz girmekten ibaret olmadığını gösterir. Korunan asıl değer, bireyin özel yaşam alanında, dış müdahalelerden arınmış bir şekilde kişi özgürlüğü ve güvenliği içinde, özel hayatın gizliliği ve iç huzurunu sürdürme hakkıdır. Bu suç, kişinin kendini en güvende hissetmesi gereken yerde rahatsız edilmesini, korku ve endişe duymasını engelleyen bir hukuki kalkandır.
Suçun Temel Kavramları: “Konut” ve “Eklenti” Nedir?
TCK 116’nın doğru anlaşılabilmesi için, suçun üzerinde işlendiği mekanları tanımlayan “konut” ve “eklenti” kavramlarının geniş bir şekilde yorumlandığını bilmek gerekir.
“Konut” Kavramının Geniş Yorumu
Yargıtay, “konut” kavramını, sadece tapuda mesken olarak kayıtlı daire veya müstakil evlerle sınırlı tutmaz. Yargıtay’a göre konut, bir kişinin, geçici veya sürekli olarak, bireysel yaşama ve dinlenmeye özgülediği, dış dünyadan bir şekilde ayrılmış ve orada yaşama iradesini gösterdiği her türlü mekandır. Bu geniş yoruma göre şunlar da konut sayılabilir:
- Bir kişinin kiraladığı ve içinde yaşadığı otel odası.
- Yaz aylarında kalınan ve yaşam alanı olarak kullanılan bir yayla çadırı veya konteyner ev.
- İçinde yaşanılan bir karavan veya gemi kamarası.
- Kullanılmadığı zamanlarda kilitli tutulan ve başkasının girmesi istenmeyen yazlık evler.
Önemli olan, mekanın bir kişinin özel yaşam merkezi olarak benimsenmiş ve bu niyetin dışarıdan anlaşılabilir olmasıdır.
“Eklenti” (Müştemilat) Kavramı
Kanun, sadece konutun içini değil, konutun kullanım amacına özgülenmiş ve onunla doğrudan bağlantılı olan “eklenti” (müştemilat) olarak adlandırılan alanları da aynı koruma altına almıştır. Bir yerin eklenti sayılabilmesi için, konutun bulunduğu alan içinde kalması ve genellikle duvar, çit, parmaklık gibi engellerle dış dünyadan ayrılmış olması gerekir. Tipik eklenti örnekleri şunlardır:
- Evin etrafını çeviren ve başkasının girmesi istenmeyen avlu veya bahçe.
- Konuta ait özel garaj, odunluk, kömürlük veya depo.
- Apartman dairelerine ait olan ve dışarıdan girilebilen balkon veya teraslar.
Suçun Basit Hali (TCK 116/1) ve İşyeri Dokunulmazlığı (TCK 116/2)
Suçun temel hali, iki farklı seçimlik hareketle işlenebilir. Bu hareketlerden birinin yapılması suçun oluşması için yeterlidir.
Suçun İşleniş Biçimleri: “Girmek” veya “Çıkmamak”
- Rızaya Aykırı Olarak “Girmek”: Bu, en yaygın işleniş biçimidir. Failin, hak sahibinin (evde oturan kişinin) geçerli bir rızası olmaksızın, konutun veya eklentisinin sınırlarını hukuka aykırı bir şekilde geçmesidir. Girme eylemi gizlice, aldatarak veya zorla olabilir. Vücudun bir kısmının (örneğin pencereden kafasını uzatması) içeri girmesi dahi suçun oluşması için yeterlidir.
- Rıza İle Girdikten Sonra “Çıkmamak”: Bu durumda fail, başlangıçta hak sahibinin rızasıyla konuta girmiştir. Ancak daha sonra hak sahibi bu rızasını geri çeker ve failden konutu terk etmesini ister. Failin, bu meşru talebe rağmen konuttan çıkmamakta ısrar etmesi, bu suçu oluşturur. Örneğin, eve misafir olarak gelen bir kişinin, çıkan bir tartışma sonrası ev sahibinin “evimden çık git” demesine rağmen çıkmaması.
Kilit Unsur: “Rızanın Yokluğu”
Bu suçun varlığı veya yokluğu, tamamen hak sahibinin “rızası”nın olup olmamasına bağlıdır. Rızanın, o anda konutta oturma hakkına sahip kişilerden (malik, kiracı, aile üyesi) biri tarafından açıklanması gerekir. Varsayılan veya zımni bir rıza da olabilir (örneğin postacının mektup bırakmak için bahçe kapısından girmesi). Ancak bu rıza, her zaman geri alınabilir ve aşıldığı anda suç oluşur.
İşyeri Dokunulmazlığı (TCK 116/2)
Kanun, aynı korumayı, açık bir rıza olmaksızın girilmesi mutat olmayan, kişilerin mesleklerini icra ettikleri özel alanlar için de sağlamıştır. Buna göre, bir avukatın ofisine, bir doktorun muayenehanesine, bir terzinin atölyesine veya bir fabrikanın üretim alanına, yani halka açık olmayan “işyeri ve eklentilerine” rızasız girmek veya çıkmamak da bu suçu oluşturur. Ancak bir mağazanın, lokantanın veya marketin, halka açık olduğu saatlerde müşteri olarak girilebilen kısımları bu suçun konusunu oluşturmaz.
Suçun Temel Formülünün Özeti
(Konuta VEYA Eklentisine VEYA İşyerine) + (Hak Sahibinin Rızası Olmadan GİRMEK) = TCK 116 Kapsamında Suç
(Konuta VEYA Eklentisine VEYA İşyerine) + (Başta Rıza Olsa Bile, “ÇIK” Denmesine Rağmen ÇIKMAMAK) = TCK 116 Kapsamında Suç
Nitelikli Haller: Cezayı Artıran Durumlar (TCK 116/4)
Kanun koyucu, konut dokunulmazlığının ihlali suçunun belirli şekillerde işlenmesini, yarattığı tehlike ve mağdur üzerindeki korku nedeniyle daha ağır bir yaptırıma bağlamıştır. TCK 116. maddenin 4. fıkrasında sayılan bu “nitelikli haller”den birinin varlığı, hem suçun cezasını artırır hem de en önemlisi, suçu şikayete tabi olmaktan çıkararak re’sen (kendiliğinden) soruşturulan bir suç haline getirir. Bu durumda verilecek ceza bir yıldan üç yıla kadar hapistir.
Cezayı ağırlaştıran bu haller şunlardır:
- Cebir veya Tehdit Kullanarak İşlenmesi: Failin, konuta girmek veya içeride kalmak için fiziki güç (cebir) kullanması (örneğin kapıyı kırarak girmesi) veya mağduru korkutacak sözler (tehdit) sarf etmesidir (örneğin “kapıyı açmazsan sana zarar veririm” demesi). Bu hal, suçu basit bir izinsiz giriş olmaktan çıkarıp, saldırgan bir eyleme dönüştürür.
- Silahla İşlenmesi: Failin, suçu işlediği sırada üzerinde veya elinde kanunen silah sayılan bir aletin (bıçak, tabanca, sopa vb.) bulunmasıdır. Failin silahı kullanmış veya göstermiş olması şart değildir; suç sırasında silahlı olması tek başına cezayı ağırlaştırmak için yeterlidir.
- Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi: Eylemin, en az iki veya daha fazla kişi tarafından ortak bir suç işleme kararıyla gerçekleştirilmesidir. Birden fazla kişinin varlığı, mağdurun direncini kırması ve kendisini daha çaresiz hissetmesine neden olduğu için nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.
- Gece Vakti İşlenmesi: TCK’ya göre “gece vakti”, güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman dilimidir. Konutların, insanların en savunmasız olduğu ve en yüksek güvenlik beklentisi içinde bulunduğu gece vaktinde ihlal edilmesi, suçun vahametini artırır.
- Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle İşlenmesi: Bu halde fail, sahip olduğu kamu görevini (polis, asker, zabıta vb.) veya bunun sağladığı üniforma ve araçları, hukuka aykırı bir şekilde kullanarak konuta girer. Örneğin, sahte bir arama emri gösteren veya hiçbir yasal dayanağı olmadan “polis” kimliğini kullanarak bir eve giren kamu görevlisi bu nitelikli hali işlemiş olur.
Suçların Birleşmesi (İçtima): Hırsızlık, Tehdit, Yaralama Gibi Suçlarla Birlikte İşlenmesi
Konut dokunulmazlığının ihlali suçu, genellikle başka bir suçu işlemek için bir araç olarak kullanılır. Özellikle hırsızlık suçlarıyla birlikte işlenmesi çok yaygındır. Bu durumda ceza hukuku, “gerçek içtima” kuralını uygular. Yani, fail işlediği her bir suçtan ayrı ayrı sorumlu tutulur ve cezaları toplanır.
Örnek Senaryo: Bir kişi, gece vakti, bir binanın kapısını levye ile kırarak içeri girmiş ve içeriden bir dizüstü bilgisayar çalmıştır. Bu durumda fail, birden fazla suç işlemiştir ve yargılaması şu şekilde yapılır:
- Nitelikli Konut Dokunulmazlığının İhlali (TCK 116/4): Gece vakti ve cebir kullanarak (kapıyı kırarak) konuta girdiği için.
- Nitelikli Hırsızlık (TCK 142): Gece vakti, bina içinde muhafaza altına alınmış ve kilit kırmak suretiyle eşya çaldığı için.
- Mala Zarar Verme (TCK 151): Kapıyı kırdığı için.
Mahkeme, bu suçların her biri için ayrı ayrı ceza tayin eder. Bu durum, hukuk sisteminin, konutun mahremiyetinin ihlalini, malın çalınmasından ayrı ve başlı başına bir haksızlık olarak gördüğünü gösterir.
Yargılama Süreci ve Yaptırımlar
Fiil (Eylem) | Ceza Aralığı | Şikayet Durumu | Uzlaşma Kapsamı |
---|---|---|---|
Basit Konut İhlali (TCK 116/1) | 6 Aydan 2 Yıla Kadar Hapis | Şikayete Bağlı | Evet |
Basit İşyeri İhlali (TCK 116/2) | 6 Aydan 1 Yıla Kadar Hapis | Şikayete Bağlı | Evet |
Nitelikli İhlal (TCK 116/4) (Gece, Silah, Tehdit vb.) |
1 Yıldan 3 Yıla Kadar Hapis | Re’sen Soruşturulur (Şikayete Bağlı Değil) | Hayır |
Görevli Mahkeme, Şikayet ve Uzlaşma
Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun tüm hallerine ilişkin davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi‘dir.
Suçun basit halleri (TCK 116/1 ve 116/2), mağdurun şikayetine bağlıdır. Mağdurun, fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayette bulunması gerekir. Aksi takdirde soruşturma yapılamaz. Bu basit haller, aynı zamanda uzlaşma kapsamındadır. Yani, savcılık dosyayı bir uzlaştırmacıya göndererek tarafların anlaşmasını sağlamaya çalışır.
Ancak, suçun nitelikli halleri (TCK 116/4) kamu düzenini daha ciddi şekilde bozduğu için re’sen soruşturulur. Mağdur şikayetçi olmasa veya şikayetini geri çekse bile kamu davası devam eder ve bu haller uzlaşma kapsamında değildir.
Sonuç
Sonuç olarak, konut dokunulmazlığının ihlali suçu, sadece bir mekana izinsiz girmeyi değil, bireyin en temel sığınağı olan özel yaşam alanının, huzurunun ve güvenliğinin ihlal edilmesini cezalandıran temel bir suç tipidir. Kanunun, “konut” kavramını geniş yorumlaması ve konutla doğrudan bağlantılı olan “eklentileri” de aynı koruma altına alması, bu hakkın ne kadar geniş bir çerçevede korunduğunu gösterir. Suçun basit halini şikayete tabi tutarak daha çok bireyler arası bir sorun olarak ele alan kanun koyucu, eylemin cebir, tehdit, silah, gece vakti veya birden fazla kişiyle işlenmesi gibi durumlarda ise bunu kamu düzenine yönelik ciddi bir tehdit olarak görmüş ve soruşturulmasını devletin kendi görev alanına almıştır.