Ceza hukuku, toplumsal düzeni bozan ve hukuki değerleri ihlal eden eylemleri “suç” olarak tanımlar ve bu eylemleri gerçekleştiren failler hakkında devletin cezalandırma yetkisini kullanmasını sağlar. Bu süreç, genellikle Cumhuriyet Savcısının suçu öğrendiği anda harekete geçmesiyle, yani “re’sen” (kendiliğinden) başlatılan bir soruşturmayla işler. Devlet, kamu düzenini ilgilendiren ağır suçlarda (cinayet, gasp, uyuşturucu ticareti vb.) mağdurun şikayet edip etmediğine bakmaksızın, faili yargı önüne çıkarmakla yükümlüdür. Ancak, kanun koyucu, bazı suç tiplerinde bu genel kurala bir istisna getirmiştir. Niteliği gereği daha çok bireyin kişisel alanını ve özel hukuk menfaatlerini ilgilendiren, kamusal zararı daha az olan bazı suçların soruşturulması ve kovuşturulmasını, o suçun mağdurunun iradesine, yani onun “şikayetine” bağlamıştır. İşte ceza hukukumuzdaki bu özel kategori, Takibi Şikayete Bağlı Suçlar olarak adlandırılır.
Bu ayrım, son derece önemli hukuki sonuçlar doğurur. Şikayete bağlı bir suçta, mağdur şikayetçi olmazsa, devletin o suçu soruşturma veya faili cezalandırma yetkisi yoktur. Mağdur, adeta soruşturmanın “kontak anahtarını” elinde tutar. Ayrıca, mağdurun şikayetini belirli bir süre içinde yapması gerekir ve dava başladıktan sonra şikayetinden vazgeçmesi, ceza davasının tamamen düşmesine neden olur. Bu durum, fail ile mağdur arasında bir uzlaşma ve onarıcı adalet imkanı yaratırken, aynı zamanda hakların zamanında ve doğru bir şekilde kullanılmaması halinde ciddi hak kayıplarına da yol açabilir. Bu nedenle, bir suçun şikayete bağlı olup olmadığını bilmek, hem mağdurun hem de şüphelinin hukuki stratejisini belirlemedeki en temel adımdır.
1. Takibi Şikayete Bağlı Suç Ne Demek? Hukuki Niteliği ve Felsefesi
Takibi şikayete bağlı suç, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73. maddesinde düzenlenen, soruşturulması ve kovuşturulması, suçtan zarar gören kişinin veya kanunda belirtilen diğer hak sahiplerinin yetkili makamlara yapacağı bir “şikayet” beyanına bağlı kılınmış olan suç tipidir. Bu suçlarda şikayet, bir “muhakeme şartı”dır. Yani, şikayet olmadan ceza yargılaması süreci başlayamaz ve ilerleyemez.
Kanun koyucunun bazı suçları bu kategoriye dahil etmesinin altında yatan temel felsefe şunlardır:
- Kişinin Özel Hayatına Saygı: Bazı suçlar (örneğin cinsel taciz, hakaret), soruşturma ve yargılama sürecinin aleniyeti nedeniyle mağdurun daha fazla rencide olmasına veya özel hayatının ifşa olmasına neden olabilir. Kanun koyucu, bu tür durumlarda yargılamanın başlatılıp başlatılmaması kararını, yani “devletin müdahale edip etmemesi” tercihini, doğrudan mağdurun kendisine bırakmıştır.
- Suçun Nitelinin Daha Az Kamusal Zarar Yaratması: Bu suçlar, genellikle toplumun genelini değil, doğrudan bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini zedeleyen, özel hukuk menfaatlerine daha yakın nitelikteki eylemlerdir. Devlet, bu tür daha “hafif” ihlallerde, tarafların kendi aralarında anlaşma veya olayı adli makamlara taşımama ihtimalini gözetmiştir.
- Onarıcı Adaletin Teşviki: Şikayetten vazgeçme ve uzlaşma gibi kurumlar, bu suçlarda tarafların cezalandırıcı bir süreç yerine, zararın giderilmesi ve barışçıl bir çözüm bulmaları için bir kapı aralar.
Bir suçun şikayete tabi olup olmadığı, kanun maddesinde açıkça “mağdurun şikayeti üzerine…”, “takibi şikayete bağlıdır” gibi bir ibarenin yer almasıyla anlaşılır. Eğer bir suçun tanımında böyle bir ibare yoksa, o suçun takibi re’sen yapılır.
2. Türk Ceza Kanunu’nda Yer Alan Başlıca Takibi Şikayete Bağlı Suçlar
TCK, birçok farklı bölümde şikayete tabi suçlara yer vermiştir. İşte uygulamada en sık karşılaşılanlar:
- Kasten Yaralama (Basit Hali – TCK m. 86/2): Bir kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kasten yaralama fiilinin, TCK 86/1’de sayılan nitelikli haller (üstsoya, altsoya, eşe karşı işlenmesi, kamu görevlisine karşı işlenmesi vb.) dışında kalması ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması durumunda takibi şikayete bağlıdır.
- Taksirle Yaralama (TCK m. 89): Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu birinin yaralanmasına neden olma suçu, kural olarak şikayete tabidir. Ancak, eğer bu fiil, bilinçli taksirle işlenmişse veya TCK 89/2-3-4’te sayılan ağır neticelere (duyu veya organ kaybı, hayati tehlike, yüzde sabit iz vb.) yol açmışsa, şikayet aranmaz.
- Cinsel Taciz (Temel Hali – TCK m. 105/1): Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz etme suçu şikayete bağlıdır. Ancak, bu suçun çocuğa karşı veya belirli nitelikli hallerde (kamu görevinin kötüye kullanılması, elektronik haberleşme araçlarıyla işlenmesi vb.) işlenmesi durumunda şikayet aranmaz.
- Tehdit (Basit Hali – TCK m. 106/1, ikinci cümle): Bir başkasını, malvarlığına yönelik bir zarara uğratacağı veya sair bir kötülük edeceği (seni işten attırırım, ailene her şeyi anlatırım vb.) beyanıyla tehdit etme suçu şikayete bağlıdır. Ancak, tehdit, kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik ise (seni öldürürüm, bacağını kırarım vb.) şikayete tabi değildir.
- Konut Dokunulmazlığının İhlali (TCK m. 116/1-2): Bir kimsenin konutuna veya işyerine rızası olmadan girme veya girdikten sonra çıkmama suçu şikayete bağlıdır. Ancak, suçun cebir veya tehdit kullanarak ya da gece vakti işlenmesi gibi nitelikli hallerde şikayet aranmaz.
- Hakaret (TCK m. 125): Bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide eden somut bir fiil veya olgu isnat etme veya sövme suçu, kural olarak şikayete bağlıdır. Ancak, hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi halinde şikayet aranmaz.
- Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK m. 134), Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (TCK m. 135) ve Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme (TCK m. 136): Bu suçlar da kural olarak şikayete tabidir.
- Hırsızlık (Belirli Nitelikteki – TCK m. 144): Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde veya bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yapılan hırsızlık suçları şikayete bağlıdır.
- Güveni Kötüye Kullanma (Basit Hali – TCK m. 155/1): Suçun basit hali şikayete bağlıdır.
- Dolandırıcılık (Basit Hali – TCK m. 157): Dolandırıcılık suçunun TCK 158’de sayılan nitelikli haller (dini inançların istismarı, kamu kurumlarını aracı kılma vb.) dışında kalan basit hali şikayete bağlıdır.
- Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulması (Belirli Hali – TCK m. 234/3): Kendi rızasıyla evi terk eden bir çocuğun, ailesine haber verilmeksizin bir yabancı tarafından yanında tutulması suçu şikayete bağlıdır.
3. Şikayet Hakkının Kullanılması: Süre, Yetkili Kişiler ve Usul
Şikayet hakkının hukuken geçerli sonuçlar doğurabilmesi için belirli kurallara uyularak kullanılması gerekir.
Şikayet Hakkına Sahip Olanlar Kimlerdir?
Şikayet hakkı, kural olarak doğrudan suçun mağduru olan kişiye aittir. Bu hak, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, kural olarak başkasına devredilemez. Ancak bazı özel durumlar vardır:
- Küçük veya Kısıtlı Mağdurlar: Eğer mağdur, 18 yaşından küçük veya mahkeme kararıyla kısıtlanmış ise, şikayet hakkını onun adına kanuni temsilcisi (velisi veya vasisi) kullanır.
- Tüzel Kişiler: Eğer suçun mağduru bir şirket, dernek veya vakıf gibi bir tüzel kişilik ise, şikayet hakkını o tüzel kişiliği temsil etmeye yetkili olan organ (yönetim kurulu başkanı, müdür vb.) kullanır.
- Şikayet Hakkının Bölünmezliği: Bir suça birden fazla fail iştirak etmişse, mağdurun bu faillerden sadece biri hakkında şikayetçi olması, diğerleri hakkında da şikayetçi olduğu anlamına gelir (şikayetin bölünmezliği ilkesi). Mağdur, “sadece A’dan şikayetçiyim, B’den değil” diyemez.
Şikayet Süresi Ne Kadardır? (6 Aylık Hak Düşürücü Süre)
Bu, şikayete tabi suçlardaki en kritik ve en çok hak kaybına yol açan konudur. TCK’nın 73. maddesine göre, şikayet hakkı, mağdurun “fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlayarak” 6 ay içinde kullanılmalıdır. Bu 6 aylık süre, bir zamanaşımı süresi değil, hak düşürücü süredir. Bu, sürenin durması veya kesilmesi gibi durumların söz konusu olmadığı ve sürenin kaçırılması halinde şikayet hakkının tamamen ve geri dönülmez bir şekilde ortadan kalktığı anlamına gelir.
Sürenin Başlangıcı: 6 aylık sürenin işlemeye başlaması için mağdurun hem hukuka aykırı eylemi (fiili) hem de bu eylemi kimin gerçekleştirdiğini (faili) birlikte öğrenmesi gerekir. Sadece hakarete uğradığını bilip, bunu kimin yaptığını bilmeyen bir mağdur için 6 aylık süre başlamaz. Süre, failin kim olduğunu öğrendiği anda işlemeye başlar.
Şikayet Nereye ve Nasıl Yapılır?
Şikayet, bir şekle tabi değildir. Sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.
- Cumhuriyet Başsavcılığı’na veya Kolluk Makamlarına (Polis/Jandarma): En yaygın yoldur. Mağdur, en yakın adliyedeki savcılığa veya polis/jandarma karakoluna giderek, olayı anlatıp şikayetçi olduğunu beyan edebilir. Sözlü beyanlar tutanağa geçirilir ve imzalatılır. Yazılı bir şikayet dilekçesi de verilebilir.
- Diğer Makamlar: Yurt dışında Türk Konsolosluklarına veya Büyükelçiliklerine; Türkiye’de ise Valilik, Kaymakamlık gibi idari makamlara da şikayette bulunulabilir. Bu makamlar, şikayeti derhal yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermekle yükümlüdür.
4. Şikayetten Vazgeçme ve Hukuki Sonuçları
Şikayet hakkı gibi, şikayetten vazgeçme hakkı da mağdura aittir. Vazgeçme, soruşturma veya kovuşturma sürecinin sona ermesine neden olan önemli bir hukuki işlemdir.
- 
- Soruşturma Aşamasında Vazgeçme: Eğer mağdur, soruşturma devam ederken şikayetinden vazgeçerse, Cumhuriyet Savcısı “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK)” verir ve dosya kapanır.
 
– Kovuşturma (Dava) Aşamasında Vazgeçme: Eğer dava açıldıktan sonra mağdur şikayetinden vazgeçerse, mahkeme “Davanın Düşmesine” karar verir. Bu, sanık hakkında bir beraat veya mahkumiyet hükmü kurulmaması anlamına gelir.
Önemli Kurallar:
- 
- Vazgeçmeden Dönülemez: Şikayetten vazgeçme, geri alınamaz bir irade beyanıdır. Bir kez vazgeçtikten sonra, aynı olay nedeniyle yeniden şikayetçi olmak mümkün değildir.
 
– Vazgeçmenin Bölünmezliği: Tıpkı şikayet gibi, vazgeçme de bölünemez. Mağdur, faillerden biri hakkındaki şikayetinden vazgeçerse, bu durum diğer tüm failler için de geçerli olur.
- Vazgeçmenin Kabulü: Hüküm kesinleşinceye kadar vazgeçme mümkündür. Ancak, dava aşamasında vazgeçmenin geçerli olabilmesi için, sanığın da bu vazgeçmeyi kabul etmesi gerekir. Eğer sanık, “Ben bu suçu işlemedim, vazgeçmeyi kabul etmiyorum, yargılanıp aklanmak istiyorum” derse, mahkeme yargılamaya devam ederek bir beraat kararı verebilir.
5. Şikayetten Vazgeçmenin Tazminat Davasına Etkisi
Ceza davasında şikayetten vazgeçmek, mağdurun aynı olay nedeniyle hukuk mahkemesinde tazminat davası açma hakkını otomatik olarak ortadan kaldırmaz. Bu iki hak birbirinden bağımsızdır. Ancak, mağdurun bu hakkını kaybetmemesi için vazgeçme beyanında bulunurken çok dikkatli olması gerekir.
Eğer mağdur, şikayetinden vazgeçerken, “şikayetimden vazgeçiyorum, ayrıca herhangi bir maddi veya manevi tazminat talebim de yoktur, şahsi haklarımdan da feragat ediyorum” gibi bir ifade kullanırsa, bu durumda artık hukuk mahkemesinde tazminat davası açamaz. Ancak, sadece “şikayetçi değilim” veya “şikayetimden vazgeçiyorum” demekle yetinirse, tazminat davası açma hakkı saklı kalır.
Sonuç
Takibi şikayete bağlı suçlar, ceza adalet sisteminde mağdurun iradesine ve özerkliğine özel bir önem atfeden, hassas bir denge üzerine kurulu bir mekanizmadır. Bu sistem, bir yandan mağduru yargılamanın getirebileceği ek travmalardan korurken, diğer yandan ona faille uzlaşma veya olayı adli makamlara taşımama seçeneği sunar. Ancak bu seçeneğin doğru kullanılabilmesi, 6 aylık hak düşürücü şikayet süresi gibi katı usul kurallarının, vazgeçmenin geri alınamaz sonuçlarının ve şikayetin tazminat hakkı üzerindeki potansiyel etkilerinin çok iyi bilinmesini gerektirir. Bir suçun mağduru olmak zaten yeterince zorlu bir süreçken, bu karmaşık hukuki yollarda doğru adımları atmak ve hak kaybı yaşamamak için, sürecin en başından itibaren bir ceza avukatından profesyonel hukuki danışmanlık almak, adalete giden yolda atılacak en sağlam ve en güvenli adımdır.
