Akıllı telefonların ve diğer kayıt cihazlarının hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldiği günümüzde, bir anı, bir olayı veya bir konuşmayı kaydetmek saniyeler içinde mümkün hale gelmiştir. Ancak bu teknolojik kolaylık, çoğu zaman hukukun en temel koruma alanlarından biri olan kişisel mahremiyetle karşı karşıya gelmektedir. Bir tartışmayı ispatlamak, bir haksızlığı belgelemek veya sadece bir anı yakalamak amacıyla yapılan izinsiz kayıtlar, iyi niyetli olsalar dahi, kişiyi ciddi bir suçlamayla yüz yüze bırakabilir.
Peki, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre izinsiz ses ve görüntü kaydı almak suç mu? Bu sorunun cevabı, belirli istisnalar dışında, kesin ve net bir şekilde evettir. Hukuk sistemimiz, bireylerin özel yaşam alanlarını, gizli kalması gereken konuşmalarını ve kişisel verilerini anayasal güvence altına almış ve bu alanlara yönelik müdahaleleri ciddi suçlar olarak tanımlamıştır.
Anayasal Olarak Güvence Altına Alınan Mahremiyet
İzinsiz kayıt eylemlerini suç olarak tanımlayan TCK maddelerinin temelinde, Anayasa ile güvence altına alınmış iki temel hak yatar:
- Anayasa Madde 20 – Özel Hayatın Gizliliği: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
- Anayasa Madde 22 – Haberleşme Hürriyeti: “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.”
TCK’daki ilgili suçlar, bu anayasal koruma kalkanının ihlal edilmesine karşı getirilmiş cezai yaptırımlardır.
Fiilin Niteliğine Göre Farklı Suçlar ve Cezaları
TCK, izinsiz kayıt eylemlerini, kaydın konusuna ve niteliğine göre birden fazla suç tipi altında düzenlemiştir. Bir eylem, bazen bu suçlardan sadece birini, bazen ise birkaçını birden oluşturabilir.
1. Kişiler Arasındaki “Konuşmaların” İzinsiz Kayda Alınması Suçu (TCK 133)
Bu suç, özellikle “ses kaydı” alınmasını hedef alır ve kişiler arasındaki diyalogların gizliliğini korur. Maddenin ilgili kısmı şu şekildedir: “Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi…” cezalandırılır. Bu suçun oluşması için şu şartlar gerekir:
- Konuşma “Aleni Olmayan” Nitelikte Olmalı: Yani, halka açık bir yerde yapılan bir miting konuşması veya bir konferans değil, iki veya daha fazla kişinin gizli kalması beklentisiyle, başkalarının duyamayacağı bir ortamda (ev, ofis, özel bir oda vb.) yaptığı bir konuşma olmalıdır.
- Taraflardan Hiçbirinin Rızası Olmamalı: Bu suç, temel olarak “üçüncü bir kişinin” tarafı olmadığı bir konuşmayı gizlice dinlemesi veya kaydetmesidir. Örneğin, komşularınızın evdeki tartışmasını duvarı dinleyerek kaydetmek bu suçu oluşturur.
- Önemli Not: Eğer konuşmanın taraflarından biriyseniz, diğer tarafın konuşmasını kaydettiğinizde TCK 133 kapsamındaki bu “üçüncü kişi olma” unsuru oluşmaz. Ancak bu durum, eyleminizi suç olmaktan çıkarmaz; bu eylem aşağıda açıklanacak olan TCK 134’teki “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal” suçunu veya duruma göre başka suçları (tehdit, şantaj vb.) oluşturabilir.
Bu suçu işleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2. “Özel Hayatın Gizliliğini” İhlal Suçu (TCK 134)
Bu, en geniş kapsamlı ve en sık karşılaşılan gizli kayıt suçudur. Sadece konuşmaları değil, kişilerin “özel hayat alanı”na giren her türlü görüntüyü ve sesi kapsar.
Özel Hayat Alanı Nedir? Yargıtay’a göre özel hayat alanı, kişinin “gizli kalmasını istediği, başkaları tarafından görülmesini ve bilinmesini istemediği” tüm faaliyetlerini içerir. Bu alan, kişinin evinin içi gibi mutlak gizli alanları kapsadığı gibi, kamusal alanda olsa bile kişinin sürekli gözetim altında olma beklentisi içinde olmadığı durumları da içerir. Örneğin;
- Bir kişinin evinin içini pencereden gizlice videoya çekmek.
- Soyunma kabininde birinin görüntüsünü kaydetmek.
- Bir kişinin haberi olmadan, onunla yaptığınız ve özel hayatına dair detaylar içeren bir sohbeti ses kaydına almak.
- Bir plajda, belirli bir kişiye odaklanarak onun mahrem görüntülerini gizlice çekmek.
Bu suçun temel cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır.
En Önemli Ağırlaştırıcı Neden: “İfşa Etme”
Bu suçun cezasını katlayan en önemli durum, gizlice elde edilen bu görüntü veya seslerin “ifşa edilmesi”, yani başkalarına gösterilmesi, internette yayınlanması veya bir gruba gönderilmesidir. TCK 134/2’ye göre, kayıtları ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yani, kaydı yapmak ayrı bir suç, bu kaydı yaymak ise çok daha ağır cezayı gerektiren ayrı bir suçtur.
Hangi Eylem Hangi Suçu Oluşturur?
Senaryo 1: İki iş arkadaşınızın ofislerinde yaptığı özel bir konuşmayı, kapıya dinleme cihazı koyarak kaydederseniz, TCK 133 (Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması) suçunu işlemiş olursunuz.
Senaryo 2: Tartıştığınız bir kişinin, sinirle size hakaret ettiği anı, onun haberi olmadan telefonunuzun kamerasıyla videoya çekerseniz, bu onun özel hayat alanına bir müdahale olduğu için TCK 134 (Özel Hayatın Gizliliğini İhlal) suçunu işlemiş olursunuz.
Senaryo 3: Bu videoyu daha sonra sosyal medyada “Bakın bana nasıl hakaret etti” diyerek paylaşırsanız, TCK 134’ün ağırlaştırılmış halinden (ifşa etme) dolayı çok daha yüksek bir ceza ile yargılanırsınız.
İzinsiz Alınan Ses veya Görüntü Kaydı Delil Olarak Kullanılabilir mi?
İnsanların izinsiz kayıt almasının ardındaki en yaygın motivasyon, bir haksızlığı, suçu veya aleyhine olan bir durumu ispatlamak için delil elde etmektir. Peki, bir suç işleyerek (TCK 133 veya 134’ü ihlal ederek) elde edilen bu kayıtlar, bir başka davada (boşanma, alacak, tehdit vb.) delil olarak kullanılabilir mi? Bu soru, hukuk sistemindeki en hassas dengelerden birini içerir: Kişinin mahremiyet hakkı ile adalete ulaşma hakkı arasındaki denge.
Genel Kural: “Hukuka Aykırı Deliller” Değerlendirilemez
Ceza ve Hukuk Muhakemeleri Kanunlarındaki temel ve evrensel ilke şudur: “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” Bu, “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” prensibinin bir yansımasıdır. Yani, bir delil elde edilirken bir suç işlenmişse, o delil “zehirlenmiş” sayılır ve mahkeme tarafından yok hükmünde kabul edilir. Hakim, kararını hukuka aykırı bir delile dayandıramaz. Dolayısıyla, genel kural olarak, bir kişiden gizlice aldığınız bir ses veya görüntü kaydını mahkemeye sunsanız dahi, mahkeme bu delili dikkate almayacaktır.
Yargıtay’ın Getirdiği Çok Sınırlı İstisna: “Zorunluluk Hali”
Genel kural bu olmakla birlikte, Yargıtay, bazı çok istisnai durumlarda, başka türlü ispat imkanı olmayan bir hakkı korumak amacıyla yapılan kayıtların delil olarak kabul edilebileceğine dair içtihatlar geliştirmiştir. Ancak bu istisnanın kapıları son derece dardır ve her olayda uygulanmaz. Bir kaydın istisnai olarak delil kabul edilebilmesi için şu şartların tümünün bir arada bulunması gerekir:
- Kayıt Yapan Kişiye veya Yakınlarına Yönelik, Halen Devam Eden veya Tekrarlanma Riski Olan Haksız Bir Saldırı Bulunmalıdır: Kişinin, kendisine yönelen bir tehdit, hakaret, şantaj, iftira veya cinsel saldırı gibi bir suçu belgelemek amacıyla kayıt yapması gerekir.
- Başka Türlü Delil Elde Etme İmkanı Olmamalıdır: Bu, en önemli şarttır. Olay anında başka bir tanık bulunmamalı, yazılı bir belge olmamalı ve o an kayıt yapılmazsa o haksız eylemin bir daha asla ispatlanamayacak olması gerekir. Eğer başka bir yolla ispat imkanı varsa, hukuka aykırı delil yine kabul edilmez.
- Kayıt, Planlı ve Sistematik Bir Şekilde Değil, Ani Gelişen Bir Durumda Yapılmalıdır: Kişinin, birini tuzağa düşürmek amacıyla önceden hazırlık yaparak, planlı bir şekilde kayıt alması bu istisna kapsamına girmez. Kayıt, ani gelişen ve o an delil tespiti yapmaktan başka çarenin kalmadığı bir “zorunluluk hali” içinde yapılmalıdır.
Riskin Değerlendirilmesi: “İki Ucu Keskin Bıçak”
Bir kaydın, yukarıdaki çok zorlu şartları taşıyarak mahkemede delil olarak kabul edilmesi dahi, kaydı yapan kişiyi otomatik olarak “suçsuz” yapmaz. Bu durum, “iki ucu keskin bıçak” olarak tanımlanabilir. Şöyle ki:
- Bir yanda, sunduğunuz kayıt sayesinde haklı olduğunuzu (örneğin size şantaj yapıldığını) ispatlayabilirsiniz.
- Ancak diğer yanda, kaydı yaptığınız kişi, sizin hakkınızda TCK 133 veya 134’ü ihlal ettiğiniz gerekçesiyle ayrı bir suç duyurusunda bulunabilir.
Bu durumda iki ayrı hukuki süreç işler. Bir davada deliliniz kabul edilirken, diğer bir davada aynı eylem nedeniyle sanık olarak yargılanma riskiniz her zaman mevcuttur.
Suç Tipi | Ceza Aralığı | Şikayet Durumu | Uzlaşma Kapsamı |
---|---|---|---|
Konuşmaların Kayda Alınması (TCK 133) | 2 yıldan 5 yıla kadar hapis | Şikayete Bağlı | Evet |
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK 134/1) | 1 yıldan 3 yıla kadar hapis | Şikayete Bağlı | Evet |
Kayıtları İfşa Etme (TCK 134/2) | 2 yıldan 5 yıla kadar hapis | Şikayete Bağlı | Evet |
Sonuç
Sonuç olarak, “İzinsiz ses ve görüntü kaydı almak suç mu?” sorusunun hukuki cevabı nettir: Evet, bu eylemler TCK kapsamında ciddi suçlardır ve hapis cezası yaptırımları bulunmaktadır. Kanun koyucu, bireyin mahremiyetini ve özel hayatının gizliliğini temel bir kural olarak en üst düzeyde korumayı amaçlamıştır. Bu kayıtların bir davada delil olarak kullanılabilmesi, Yargıtay tarafından geliştirilen, çok katı şartlara bağlanmış ve her olayda uygulanmayan dar bir istisnadan ibarettir.
Bu istisnaya güvenerek hareket etmek, kişiyi bir yandan haklı davasını ispat etme umuduna sokarken, diğer yandan sanık sandalyesine oturtma riski taşımaktadır. Bu nedenle, bir haksızlığı ispatlamanın en doğru ve en güvenli yolu, gizli kayıtlar almak yerine, tanık bulmak, yasal yollarla talep edilebilecek belgeleri istemek veya durumu derhal adli makamlara bildirerek delillerin onlar tarafından toplanmasını sağlamak gibi hukuka uygun yöntemlere başvurmaktır.