Bireyin en temel haklarından biri, vücut bütünlüğü ve cinsel dokunulmazlığı üzerinde mutlak bir söz sahibi olmasıdır. Ceza hukuku, bu temel hakkı en üst düzeyde koruma altına alır ve bu hakka yönelik her türlü saldırıyı en ağır şekilde cezalandırır. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” bölümünde yer alan cinsel saldırı suçu (TCK 102), bu korumanın en temel yasal zeminini oluşturur. Bu suç, bir kişinin cinsel arzu ve amaçlarla, diğer bir kişinin rızası olmaksızın vücut dokunulmazlığını ihlal etmesidir.
Suçun temelinde yatan ve onu tanımlayan tek ve en önemli kavram, mağdurun özgür iradesiyle verilmiş geçerli bir “rıza”sının bulunmamasıdır. Bu makalede ele alınan TCK 102 maddesi, yalnızca mağduru 18 yaşını doldurmuş bireylere karşı işlenen fiilleri kapsamaktadır. Mağdurun 18 yaşından küçük olması durumunda, fiil çok daha ağır yaptırımlar içeren TCK 103’teki “Çocukların Cinsel İstismarı” suçunu oluşturur.
Cinsel Saldırı Suçunun Hukuki Tanımı ve Korunan Değer
TCK 102’nin koruduğu temel hukuki değer, bireyin “cinsel dokunulmazlığı” ve buna bağlı olarak “cinsel özgürlüğü”dür. Bu, her bireyin kendi bedeni üzerinde tasarrufta bulunma, cinsel bir davranışa maruz kalıp kalmamayı özgürce belirleme hakkıdır. Kanun, bu hakkı, kişinin iradesi dışındaki her türlü fiziksel cinsel temasa karşı korur. Suçun oluşması için failin zor veya cebir kullanması şart değildir; mağdurun rızasının olmaması tek başına yeterlidir.
Suçun Temel Unsuru: Rıza Dışı Cinsel Davranış
Bu suçun varlığı veya yokluğu, iki temel kavramın incelenmesine bağlıdır: “cinsel davranış”ın ne olduğu ve “rıza”nın geçerli olup olmadığı.
1. “Cinsel Davranış” Kavramı
Cinsel saldırı suçunun oluşması için failin hareketinin cinsel bir nitelik taşıması gerekir. Yargıtay içtihatlarına göre bir davranışın cinsel olup olmadığı, toplumdaki genel ahlak ve anlayış kurallarına, tarafların durumuna ve olayın gerçekleşme biçimine göre değerlendirilir. Vücudun cinsel obje olarak algılanan bölgelerine (genital organlar, göğüsler, kalça gibi) yönelik her türlü temas, cinsel davranış olarak kabul edilir. Bunun yanı sıra, bu bölgeler dışındaki bir temasa (örneğin omuza dokunma) cinsel bir arzu eşlik ediyorsa (örneğin şehvetle okşama, zorla öpme), bu da cinsel davranış sayılır.
2. “Rıza”nın Yokluğu: Suçun Kilit Noktası
Cinsel saldırı suçunda her şey “rıza” kavramı etrafında döner. Rızanın hukuken geçerli sayılabilmesi için şu özelliklere sahip olması gerekir:
- Özgür İradeye Dayanmalıdır: Cebir, tehdit, şantaj veya hile gibi iradeyi sakatlayan bir durumun varlığında verilen rıza geçersizdir.
- Bilinçli Olmalıdır: Mağdurun alkol, uyuşturucu madde etkisi altında veya uyku gibi bilinçsiz bir haldeyken, rıza açıklama yeteneği yoktur. Bu durumda rızasından bahsedilemez.
- Sürekli Olmalıdır: Bir cinsel davranışın başlangıcında verilen rıza, her an geri alınabilir. Mağdurun ilişki sırasında “dur” demesine rağmen devam eden eylem, cinsel saldırı suçunu oluşturur.
- Evlilik Birliği Rızayı Otomatikleştirmez: Resmi nikahlı eşler arasında da cinsel saldırı suçu işlenebilir. Eşlerden birinin rızası olmadan gerçekleştirilen cinsel birleşme, nitelikli cinsel saldırı (tecavüz) suçunu oluşturur. Bu durumda suçun soruşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır.
Mağdurun sessiz kalması, direnememesi (korku, şok veya çaresizlik nedeniyle) veya geçmişte faille rızai bir ilişkisi olmuş olması, o anki eyleme rıza gösterdiği anlamına gelmez.
Suçun Basit Hali (TCK 102/1)
Kanun, vücuda organ veya cisim sokma düzeyine varmayan cinsel saldırı eylemlerini, kendi içinde ağırlık derecesine göre ikiye ayırmıştır.
Sarkıntılık Düzeyinde Kalan Cinsel Saldırı
Bu, cinsel saldırının en hafif şeklidir. Failin, mağdura yönelik ani, kesik ve devamlılık arz etmeyen, cinsel amaçlı fiziksel temasını ifade eder. Örneğin, kalabalık bir otobüste elle tacizde bulunmak (ellemek) ve eylemi devam ettirmemek “sarkıntılık” olarak değerlendirilir. Bu suçun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis olup, soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır. Mağdur 6 ay içinde şikayetçi olmazsa, soruşturma yapılamaz.
Temel Cinsel Saldırı
Eğer cinsel saldırı eylemi sarkıntılık düzeyini aşmış, daha yoğun ve devamlılık arz eden bir hal almışsa (ancak vücuda organ/cisim sokma düzeyine varmamışsa), suçun temel hali oluşur. Örneğin, mağduru bir yere sıkıştırarak zorla öpmek, cinsel bölgelerini okşamak gibi eylemler bu kapsama girer. Bu suçun cezası beş yıldan on yıla kadar hapis olup, soruşturulması re’sen (kendiliğinden) yapılır; yani mağdur şikayetçi olmasa bile savcılık harekete geçer.
Suçun Nitelikli Hali: Vücuda Organ veya Sair Bir Cisim Sokulması (TCK 102/2)
Bu, cinsel saldırı suçunun en ağır şeklidir ve hukuken “tecavüz” olarak tanımlanan fiili karşılar. Fiilin, vücuda vajinal, anal veya oral yoldan, cinsel organ veya başka bir cismin sokulması suretiyle işlenmesi halinde nitelikli cinsel saldırı suçu oluşur. Bu suçun temel cezası on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasıdır. Soruşturulması ve kovuşturulması re’sen yapılır.
Cinsel Suçlar Arasındaki Temel Farklar (Mağdur 18+ Yaşında İse)
Cinsel Taciz (TCK 105): Fiziksel temas YOKTUR. Cinsel amaçlı söz, yazı, laf atma, cinsel organ gösterme gibi eylemlerdir.
Cinsel Saldırı / Sarkıntılık (TCK 102/1): Fiziksel temas VARDIR. Vücuda organ/cisim sokma yoktur. (Örn: Elleme, okşama, zorla öpme).
Nitelikli Cinsel Saldırı (TCK 102/2): Vücuda organ veya sair bir cisim SOKMA VARDIR (Tecavüz).
Cezayı Artıran Diğer Nitelikli Haller (TCK 102/3)
Kanun koyucu, cinsel saldırı suçunun belirli koşullar altında işlenmesini, mağdurun daha savunmasız olması veya failin eyleminin daha alçakça bir nitelik taşıması nedeniyle daha ağır bir şekilde cezalandırmıştır. Aşağıda sayılan durumlardan birinin varlığı halinde, suçun basit veya nitelikli hali için belirlenen temel ceza yarı oranında artırılır. Örneğin, 12 yıl ceza alacak bir fail, suçu bu hallerden biriyle işlerse cezası 18 yıla çıkarılır.
En sık rastlanan ve cezayı artıran bu nitelikli haller şunlardır:
- a) Beden veya Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı İşlenmesi: Mağdurun yaşlılık, hastalık, engellilik, ileri derecede alkollü veya bilinçsiz olması gibi nedenlerle fiziksel veya zihinsel olarak kendini savunma yeteneğinden yoksun olmasının, fail tarafından kötüye kullanılmasıdır.
- b) Kamu Görevinin, Vesayet veya Hizmet İlişkisinin Sağladığı Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle İşlenmesi: Bir polis memurunun, gardiyanın, doktorun, öğretmenin veya işverenin, görevinin veya konumuun sağladığı otorite ve güveni kullanarak suçu işlemesidir. Bu durum, güven ilişkisinin ağır bir ihlalidir.
- c) Üçüncü Derece Dâhil Kan veya Kayın Hısımlığı İlişkisi İçinde Bulunan Bir Kişiye Karşı ya da Üvey Baba, Üvey Ana, Üvey Kardeş, Evlat Edinen veya Evlatlık Tarafından İşlenmesi: Aile içi cinsel saldırıları kapsayan bu madde, en yakın ve güvenilmesi gereken kişiler tarafından işlenen fiillerin daha ağır cezalandırılmasını sağlar.
- d) Silahla veya Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi: Suçun silahla (bıçak, tabanca veya silah sayılan herhangi bir aletle) işlenmesi veya birden fazla failin (çete halinde) birlikte hareket ederek suçu gerçekleştirmesi, mağdurun direncini tamamen kıran ve eylemin vahametini artıran durumlardır.
Ayrıca, işlenen cinsel saldırı suçu sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması (örneğin, travma sonrası stres bozukluğu gibi kalıcı bir ruhsal hasar oluşması) halinde de verilecek ceza artırılmaktadır (TCK 102/5).
Yargılama Süreci ve İspat Zorlukları
Cinsel saldırı suçlarının yargılaması, suçun doğası gereği genellikle tanığın olmaması ve ispat zorlukları nedeniyle son derece hassas bir süreçtir.
Görevli Mahkeme
Cinsel saldırı suçlarında görevli mahkeme, fiilin niteliğine göre belirlenir. Sarkıntılık düzeyindeki ve temel cinsel saldırı suçları (TCK 102/1) Asliye Ceza Mahkemeleri‘nde görülür. Ancak, suçun en ağır hali olan nitelikli cinsel saldırı (tecavüz – TCK 102/2) ve cezayı artıran diğer nitelikli hallerin (TCK 102/3) mevcut olduğu tüm davalara bakmakla görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemeleri‘dir.
İspat Araçları ve Delillerin Değerlendirilmesi
Ceza hukukunun temel ilkesi “şüpheden sanık yararlanır” olsa da, Yargıtay cinsel saldırı suçlarının özel niteliğini göz önünde bulundurarak delillerin değerlendirilmesinde bazı önemli içtihatlar geliştirmiştir.
-
- Mağdur Beyanı: Cinsel suçlar genellikle gizli ve tanıksız ortamlarda işlendiği için, mağdurun beyanı en önemli delillerden biridir. Yargıtay’a göre, mağdurun, olayın başından sonuna kadar tutarlı, çelişkisiz, samimi ve hayatın olağan akışına uygun beyanları, eğer bu beyanların aksini ispatlayan somut bir karşı delil yoksa, tek başına dahi mahkumiyet için yeterli olabilir.
- Adli Tıp Raporları: Olaydan hemen sonra alınacak bir adli tıp raporu, cebir izleri, DNA örnekleri (sperm, tırnak arası doku vb.) gibi fiziksel kanıtları ortaya koyması açısından hayati önem taşır.
–Psikolojik Raporlar: Mağdurun olay sonrası yaşadığı travmayı, ruhsal durumundaki bozulmayı belgeleyen uzman raporları, mağdurun beyanlarını destekleyici önemli bir delildir.
- Diğer Deliller: Tanık beyanları (olay anını görmese bile, olay sonrası mağdurun durumunu gören veya failin itiraflarını duyan kişiler), HTS kayıtları (telefon sinyal bilgileri), güvenlik kamerası görüntüleri ve taraflar arasındaki mesajlaşmalar gibi her türlü kanıt dosyaya sunulabilir.
Fiil | TCK Maddesi | Şikayet Durumu | Görevli Mahkeme |
---|---|---|---|
Sarkıntılık | 102/1, c.1 | Şikayete Bağlı | Asliye Ceza Mahkemesi |
Basit Cinsel Saldırı | 102/1, c.2 | Re’sen Soruşturulur | Asliye Ceza Mahkemesi |
Nitelikli Cinsel Saldırı (Tecavüz) | 102/2 | Re’sen Soruşturulur | Ağır Ceza Mahkemesi |
Cezayı Artıran Haller Mevcutsa | 102/3 | Re’sen Soruşturulur | Ağır Ceza Mahkemesi |
Sonuç
Sonuç olarak, cinsel saldırı suçu, bireyin en mahrem alanına, vücut bütünlüğüne ve irade özgürlüğüne yönelik affedilmez bir saldırıdır. Türk Ceza Kanunu, bu saldırının her türünü, en hafifinden en ağırına kadar, ciddi yaptırımlarla karşılayarak cinsel dokunulmazlığın mutlak surette korunması gerektiği mesajını net bir şekilde vermektedir. Bu suçun temelinde ne mağdurun giyimi, ne yaşam tarzı ne de geçmişi vardır; temelinde sadece ve sadece failin, bir başka insanın “hayır”ını veya rızasızlığını hiçe sayan hukuka aykırı eylemi yatar.
Bu suçu soruşturmak ve kovuşturmak, toplumsal adalet ve bireysel onurun korunması için devletin en asli görevlerindendir. Bu tür bir travmaya maruz kalan kişilerin, korkmadan ve çekinmeden derhal adli makamlara (Polis, Jandarma, Cumhuriyet Başsavcılığı) başvurmaları ve kendilerine sunulan hukuki ve psikolojik destek mekanizmalarından faydalanmaları hayati önemdedir.