Çalışma hayatı, tüm önlemlere rağmen, çalışanların bedensel veya ruhsal bütünlüğünü tehdit eden riskler barındırır. Bu risklerin, ani ve beklenmedik bir olay sonucunda zarara yol açması durumu, hukuk sistemimizde “iş kazası” olarak tanımlanır. İnşaattan düşen bir işçiden, ofiste ayağı kayıp yaralanan bir çalışana, şirket aracıyla trafik kazası geçiren bir pazarlamacıdan, fabrika makinesine elini kaptıran bir ustaya kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsayan iş kazaları, hem çalışan hem de işveren için ciddi hukuki sonuçlar doğurur.
İşverenin, Anayasa ve kanunlardan doğan en temel yükümlülüğü, işçinin sağlığını ve güvenliğini sağlamaktır. Bu yükümlülüğün ihlali sonucu meydana gelen bir iş kazası, kazaya uğrayan işçiye veya vefatı halinde hak sahiplerine, işverene karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı verir.
İş Kazası Nedir ve Hangi Haller İş Kazası Sayılır? (SGK Kanunu Madde 13)
Bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için, halk arasındaki genel kanının ötesinde, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde sayılan durumlardan birine uyması gerekir. Bu tanım oldukça geniştir ve sadece işyerinin sınırları içinde meydana gelen olayları kapsamaz.
Aşağıdaki beş halden birinin varlığı durumunda yaşanan olay, hukuken iş kazasıdır:
- Sigortalının İşyerinde Bulunduğu Sırada Meydana Gelen Olay: Bu en bilinen haldir. Kazanın, işin yapıldığı ana faaliyet alanında (fabrika, ofis, şantiye vb.) veya işyerinin eklentilerinde (yemekhane, avlu, dinlenme odası) meydana gelmesi yeterlidir. Kazanın yapılan işle ilgili olup olmamasının bir önemi yoktur. Örneğin, yemekhanede dinlenirken düşüp ayağını kıran bir işçinin durumu da iş kazasıdır.
- İşveren Tarafından Yürütülmekte Olan İş Nedeniyle Meydana Gelen Olay: İşçinin, işyeri dışında ancak işverenin yürüttüğü bir iş için görevliyken kazaya uğramasıdır. Örneğin, bir şirketin muhasebecisinin, şirketin vergi işleri için vergi dairesine giderken yolda kaza geçirmesi iş kazasıdır.
- Görevli Olarak İşyeri Dışında Başka Bir Yere Gönderilmesi Nedeniyle Asıl İşini Yapmaksızın Geçen Zamanlarda Meydana Gelen Olay: Bu durum, işçinin görevli olarak şehir dışına veya ülke dışına gönderildiği durumları kapsar. Görevli olduğu süre boyunca, asıl işini yapmadığı anlarda (örneğin otelde dinlenirken veya yemek yerken) başına gelen kazalar da iş kazası sayılır.
- Emziren Kadın Sigortalının, Çocuğuna Süt Vermek İçin Ayrılan Zamanlarda Meydana Gelen Olay: Süt iznini kullanmak üzere işyerinden ayrılan ve bu süre içinde (örneğin evine gidip gelirken) kazaya uğrayan kadın işçinin durumu da iş kazasıdır.
- Sigortalıların, İşverence Sağlanan Bir Taşıtla İşin Yapıldığı Yere Gidiş Gelişi Sırasında Meydana Gelen Olay: İşçilerin, işverenin tahsis ettiği servis aracıyla evlerinden işe, işten evlerine götürülüp getirilirken servis aracının kaza yapması, en tipik iş kazası hallerinden biridir.
İşverenin Hukuki Sorumluluğu
İş kazası tazminat davalarının temelini, işverenin “işçiyi gözetme borcu” ve “iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma yükümlülüğü”nü ihlal etmesi oluşturur. Bu sorumluluk o kadar geniştir ki, Yargıtay içtihatlarında “kusursuz sorumluluğa yakın” bir sorumluluk olarak kabul edilir. Yani, işverenin “benim bir kusurum yoktu” demesi, sorumluluktan kurtulması için genellikle yeterli değildir. İşverenin sorumluluğunun hukuki dayanakları şunlardır:
- 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu: İşverene, risk değerlendirmesi yapma, tehlikeleri kaynağında yok etme, toplu koruma önlemlerini kişisel koruma önlemlerine tercih etme, işçilere eğitim ve koruyucu donanım sağlama gibi sayısız proaktif yükümlülük yükler.
- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu: İşverenin, işçinin sağlığını ve beden bütünlüğünü korumak için gerekli her türlü önlemi almakla yükümlü olduğunu belirtir.
İşveren, bu sorumluluktan ancak kazanın kendi aldığı tüm önlemlere rağmen “kaçınılmaz” olduğunu veya tamamen “işçinin ağır kusurundan” ya da “üçüncü bir kişinin kusurundan” kaynaklandığını ispatlarsa kurtulabilir. Bu ise ispatı oldukça zor bir durumdur.
Kaza Sonrası Yapılması Gerekenler: Bildirim Süreçleri
Bir iş kazası meydana geldiğinde, hem işverenin hem de işçinin yasal olarak yerine getirmesi gereken bazı acil yükümlülükler vardır. Bu adımların doğru atılması, sonraki hukuki sürecin sağlığı açısından kritik öneme sahiptir.
- Derhal Sağlık Müdahalesi: Her şeyden önce, kazaya uğrayan işçiye gerekli ilk yardım yapılmalı ve en hızlı şekilde tam teşekküllü bir sağlık kuruluşuna ulaştırılması sağlanmalıdır.
- İşverenin Bildirim Yükümlülüğü: İşveren, kazayı öğrendiği andan itibaren derhal ilgili kolluk kuvvetlerine (Polis veya Jandarma) haber vermekle yükümlüdür. Daha da önemlisi, kazanın olduğu tarihi takip eden 3 iş günü içinde durumu bir bildirimle Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirmek zorundadır. Bu sürenin kaçırılması, işveren için idari para cezası anlamına gelir.
- Soruşturma Süreci: SGK, yapılan bildirim üzerine bir müfettiş görevlendirerek olayın iş kazası olup olmadığını, nasıl meydana geldiğini ve tarafların (işveren, işçi, üçüncü kişi) kusur oranlarını araştıran bir soruşturma yürütür. Bu soruşturma sonucunda hazırlanan rapor, açılacak tazminat davasında önemli bir delil niteliği taşır.
İş Kazası vs. Meslek Hastalığı
Her ikisi de işverenin sorumluluğunu doğuran ve SGK tarafından güvence altına alınan durumlar olsa da, aralarındaki temel fark olayın meydana geliş şeklidir:
İş Kazası: Ani, tek bir olay, dışsal bir etkendir. (Örn: Yüksekten düşme, elektrik çarpması).
Meslek Hastalığı: Zamanla, tekrarlanan bir nedenle, yavaş yavaş ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. (Örn: Gürültüye bağlı işitme kaybı).
Ancak sonuçları, yani tazminat davasında talep edilebilecek haklar büyük ölçüde aynıdır.
İş Kazası Nedeniyle Açılacak Tazminat Davası
SGK tarafından olayın iş kazası olarak kabul edilmesi ve sigortalıya belirli haklar (geçici veya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması gibi) sağlanması, işverenin hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. SGK’nın sağladığı destek, genellikle işçinin uğradığı gerçek zararın tamamını karşılamaz. İşte bu noktada, SGK’nın karşılamadığı bakiye zararların tazmini için işçinin veya hak sahiplerinin, işverenin kusuruna dayanarak İş Mahkemesi’nde dava açma hakkı doğar.
Davanın Tarafları, Görevli ve Yetkili Mahkeme
- Davacı: Davacı, iş kazası sonucu yaralanan veya malul kalan işçinin kendisidir. Eğer işçi iş kazası nedeniyle vefat etmişse, onun maddi desteğinden mahrum kalan kişiler (eşi, çocukları ve belirli koşullar altında anne-babası gibi yakınları) kendi adlarına “destekten yoksun kalma tazminatı” talep etmek üzere davacı sıfatına sahip olurlar.
- Davalı: Davalı, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma yükümlülüğünü ihlal eden işverendir. Eğer iş kazasının meydana gelmesinde bir alt işveren-asıl işveren ilişkisi söz konusu ise, her iki işveren de işçiye karşı müteselsilen (birlikte) sorumlu olurlar ve dava her ikisine karşı da açılabilir.
- Görevli Mahkeme: İşçi ve işveren arasındaki bu tür uyuşmazlıklarda görevli mahkeme İş Mahkemeleri‘dir.
- Yetkili Mahkeme: Dava, davalı işverenin veya şubesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde de açılabilir.
Dava Zamanaşımı Süresi
İş kazası nedeniyle tazminat davası açmak için kanunda öngörülen zamanaşımı süresi, Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin genel hükmü uyarınca 10 yıldır. Bu sürenin başlangıç tarihi, meslek hastalığından farklı olarak, genellikle iş kazasının meydana geldiği tarihtir. Ancak, kaza sonucunda bir ceza davası da açılmışsa ve o dava için kanunda daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüşse, tazminat davası için de o uzun süre (uzamış ceza zamanaşımı) uygulanır.
Talep Edilebilecek Tazminat Türleri
Açılacak davada, işçinin veya hak sahiplerinin talep edebileceği tazminatlar “maddi tazminat” ve “manevi tazminat” olarak iki ana başlıkta toplanır.
1. Maddi Tazminat Kalemleri
Maddi tazminat, iş kazasının yol açtığı ve parayla ölçülebilen ekonomik kayıpların tümünü kapsar. Başlıca kalemleri şunlardır:
- Tedavi Giderleri: Kaza nedeniyle yapılan ve SGK tarafından karşılanmayan her türlü ameliyat, ilaç, hastane, fizik tedavi, rehabilitasyon, protez ve bakıcı masrafları.
- Geçici İş Göremezlik Tazminatı: İşçinin, kaza sonrası tedavi gördüğü ve raporlu olduğu için çalışamadığı dönem boyunca mahrum kaldığı net ücret kaybıdır.
- Sürekli İş Göremezlik (Maluliyet) Tazminatı: Genellikle maddi tazminatın en büyük bölümünü oluşturan bu kalem, işçinin kaza nedeniyle çalışma gücünde meydana gelen kalıcı azalmanın (sakatlık/maluliyet oranının), gelecekteki tüm çalışma hayatı boyunca neden olacağı kazanç kaybını karşılar. Bu hesaplama, uzman bir “aktüer bilirkişi” tarafından, işçinin yaşı, kaza anındaki geliri, belirlenen maluliyet oranı, muhtemel yaşam süresi gibi birçok teknik veri kullanılarak yapılır.
- Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: İşçinin vefatı halinde, onun desteğiyle geçinen kişilerin (mirasçısı olmasalar dahi) bu destekten mahrum kalmaları nedeniyle uğradıkları zarardır. Bu tazminat da yine aktüer bilirkişi tarafından, ölenin muhtemel çalışma ömrü ve destek olacağı kişilerin durumu dikkate alınarak detaylı bir şekilde hesaplanır.
2. Manevi Tazminat
Manevi tazminat, iş kazasının yarattığı ve parayla ölçülemeyen acı, elem ve ıstırabın bir nebze de olsa dindirilmesini amaçlar. Bu tazminat, kaza nedeniyle yaşanan bedensel acıyı, ruhsal çöküntüyü, organ kaybı veya sakatlık nedeniyle duyulan üzüntüyü ve yaşama sevincindeki azalmayı karşılamayı hedefler. Manevi tazminatın miktarı, hakim tarafından olayın özelliklerine göre takdir edilir. Hakim bu takdiri yaparken;
- Kazanın meydana geliş şeklini,
- İşçinin uğradığı bedensel zararın (maluliyet oranının) ağırlığını,
- Çekilen fiziksel acının ve ruhsal sarsıntının derecesini,
- Olayda işverenin kusur oranını,
- Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını göz önünde bulundurur.
İşçinin vefatı halinde, onun en yakınları (eşi, çocukları, anne-babası) da, duydukları derin acı ve ıstırap nedeniyle kendi adlarına manevi tazminat talep etme hakkına sahiptirler.
Tazminat Türü | Amacı | Kim Talep Eder? |
---|---|---|
Maddi Tazminat | Ekonomik ve gelir kayıplarını (kazanç kaybı, tedavi masrafı vb.) karşılamak. | İşçi / Vefat halinde destekten yoksun kalanlar. |
Manevi Tazminat | Kaza nedeniyle çekilen acı, elem ve ıstırabı dindirmek. | İşçi / Vefat halinde yakınları (eş, çocuk, anne-baba). |
Sonuç
Sonuç olarak, iş kazası nedeniyle tazminat davası, işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma konusundaki anayasal ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesinin en ağır hukuki ve mali yaptırımıdır. Hukuk sistemi, kazaya uğrayan işçinin veya vefatı halinde ailesinin uğradığı tüm maddi ve manevi zararların eksiksiz bir şekilde karşılanmasını hedefler. Bu davalar, sadece meydana gelen zararı gidermekle kalmaz, aynı zamanda tüm işverenler için önleyici tedbirler alma, risk analizleri yapma ve işçinin hayatını her şeyin üzerinde tutma konusunda güçlü bir caydırıcı etki yaratır. Zira iş sağlığı ve güvenliği kültüründe temel ilke, bir kazanın maliyetini karşılamak değil, o kazanın hiç yaşanmamasını sağlamaktır.