Modern çalışma hayatının yoğun temposu, stresi ve zaman baskısı, çalışanların sağlığı üzerinde ciddi etkiler bırakabilmektedir. Bu etkilerin en trajik sonuçlarından biri de iş yerinde meydana gelen ani sağlık sorunları, özellikle de kalp krizidir. Bir çalışanın mesaisi sırasında kalp krizi geçirmesi veya bu nedenle hayatını kaybetmesi, hem aileler için derin bir üzüntü kaynağı hem de karmaşık bir hukuki soruyu gündeme getirir: Tamamen tıbbi bir durum olan kalp krizi, hukuken bir “iş kazası” olarak kabul edilebilir mi? Bu sorunun cevabı, çalışanın ve geride kalan hak sahiplerinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) nezdindeki hakları ve işverene karşı tazminat talep etme potansiyeli açısından hayati önem taşımaktadır.
İlk bakışta bir “kaza” gibi görünmese de, Türk iş ve sosyal güvenlik hukuku, yerleşik Yargıtay içtihatları ve SGK’nın kendi düzenlemeleri çerçevesinde, belirli koşullar altında iş yerinde geçirilen kalp krizini bir iş kazası olarak kabul etmektedir. Ancak bu kabul, otomatik olarak işverenin tazminat sorumluluğunu doğurmaz. İş kazası tespiti ile tazminat sorumluluğu arasında, “kusur” ve “illiyet bağı” gibi ispatı gereken önemli hukuki köprüler bulunmaktadır. Bu nedenle, sürecin iki farklı boyutta ele alınması gerekir: SGK nezdindeki iş kazası tespiti ve sağlanan haklar ile işverene karşı İş Mahkemelerinde açılabilecek maddi ve manevi tazminat davası.
İş Kazasının Yasal Tanımı: Kalp Krizi Bu Tanıma Nasıl Giriyor?
Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için, öncelikle kanunlarda yer alan tanımlara uygun olması gerekir. Konuyla ilgili iki temel kanun bulunmaktadır: 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu.
6331 sayılı Kanun, iş kazasını daha genel bir çerçevede, “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlar. Bu tanım, olayın sonuçlarına odaklanır.
Ancak sosyal güvenlik hakları ve hukuki süreç açısından asıl belirleyici olan, 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesindeki daha detaylı tanımdır. Bu maddeye göre, aşağıdaki beş durumdan birinde meydana gelen ve sigortalıyı bedenen veya ruhen engelli hale getiren olay, iş kazasıdır:
- Sigortalının İşyerinde Bulunduğu Sırada: Bu, en geniş ve en sık karşılaşılan durumdur. Çalışanın, işini yapıp yapmadığına, mola verip vermediğine veya o an ne yaptığına bakılmaksızın, işyeri sınırları (ofis, fabrika, şantiye, yemekhane, dinlenme alanı vb.) içerisinde meydana gelen her olay iş kazasıdır. Dolayısıyla, bir ofis çalışanı masasındayken, bir fabrika işçisi yemekhanede yemek yerken veya bir güvenlik görevlisi kulübesinde dinlenirken kalp krizi geçirirse, bu durum doğrudan iş kazası sayılır.
- İşveren Tarafından Yürütülmekte Olan İş Dolayısıyla: Çalışanın işyeri dışında, işverenin verdiği bir görev veya talimatı yerine getirirken başına gelen olaylar da iş kazasıdır. Örneğin, bir satış temsilcisinin müşteri ziyaretindeyken, bir şoförün sevkiyat yaparken veya bir muhasebecinin vergi dairesinde işlem yaparken kalp krizi geçirmesi bu kapsama girer.
- Görevli Olarak İşyeri Dışında Başka Bir Yere Gönderilmesi Sebebiyle: Bu durum, çalışanın asıl işini yapmaksızın geçen zamanları da kapsar. Örneğin, şehir dışında bir fuara katılmak üzere görevlendirilen bir çalışanın, konakladığı otelde kalp krizi geçirmesi iş kazası olarak kabul edilir.
- İşverence Sağlanan Bir Taşıtla İşin Yapıldığı Yere Gidiş Gelişi Sırasında: Çalışanların, işveren tarafından tahsis edilen servis aracıyla evden işe veya işten eve giderken geçirdikleri kazalar da iş kazasıdır. Bu servis aracında geçirilen bir kalp krizi de aynı şekilde değerlendirilir.
- Emziren Kadın Sigortalının Çocuğuna Süt Vermek İçin Ayrılan Zamanlarda: Kanunun emziren annelere tanıdığı süt izni sürelerinde meydana gelen olaylar da iş kazası kapsamındadır.
Görüldüğü üzere, kanun olayın “kaza” niteliğinden çok, meydana geldiği yer ve zaman ile ilgilenmektedir. Kalp krizi, dışsal bir etkenle oluşan ani bir olay olmasa da, yukarıdaki şartlardan birine uyduğu anda, yani “işle bağlantılı bir zaman veya mekanda” gerçekleştiği anda, 5510 sayılı Kanun’un koruma şemsiyesi altına girmektedir.
Yargıtay ve SGK’nın Net Duruşu: Kalp Krizi Bir İş Kazasıdır
Geçmişte bu konuda tereddütler yaşanmış olsa da, hem Yargıtay’ın yerleşik içtihatları hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun güncel uygulaması, iş yerinde geçirilen kalp krizinin bir iş kazası olduğu yönünde son derece nettir.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2016/21 Sayılı Genelgesi: SGK, bu konudaki tüm tartışmaları sona erdiren bir genelge yayınlamıştır. Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün “Kısa vadeli sigorta kolları uygulamaları” başlıklı bu genelgesinde aynen şu ifade yer almaktadır: “Sigortalının işyerinde kalp krizi geçirmesi veya başka bir hastalık nedeniyle ölmesi ya da ruhen veya bedenen hemen veya sonradan engelli hale gelmesi iş kazası olarak kabul edilecektir.” Bu genelge, SGK müfettişleri ve birimleri için bağlayıcı bir talimattır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları: Yargıtay da uzun yıllardır istikrarlı bir şekilde, işverenin veya işçinin kusurunun olup olmadığına bakmaksızın, iş yerinde veya işin yürütümü sırasında meydana gelen kalp krizinin bir iş kazası olduğunu kabul etmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.04.2019 tarihli, 2016/816 E., 2019/457 K. sayılı kararında bu durum şöyle ifade edilmiştir: “…sigortalının, iş yerinde çalışmakta iken kalp krizi geçirerek ölümü, … Kanunu’nun … ‘Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelme’ hâline uygun bir olay olduğu gibi, … ‘işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana gelme’ hâline de uygun olup; iş kazası sayılması gerekir.”
Bu net duruş, olayın SGK’ya bildirilmesi ve kurum tarafından sağlanan sosyal güvenlik haklarından yararlanılması sürecinin önünü açmaktadır.
İki Ayrı Süreç: SGK Hakları ve İşverenden Tazminat Davası Ayrımı
İş yerinde kalp krizinin iş kazası sayılmasının hukuki sonuçları iki ayrı kulvarda ilerler. Bu ayrımı anlamak, hak sahiplerinin beklentilerini doğru yönetmesi ve doğru hukuki adımları atması için en kritik noktadır.
1. SGK Süreci ve Sağlanan Haklar (İşveren Kusuru Aranmaz)
Bir olayın SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmesi için işverenin kusurlu olup olmadığına bakılmaz. Olayın, yukarıda sayılan 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesindeki şartlardan birine uyması yeterlidir. İşveren %100 kusursuz, hatta çalışan %100 kusurlu olsa dahi, olay iş yerinde meydana gelmişse, SGK bunu iş kazası olarak tescil eder ve yasal hakları sağlar. Bu haklar şunlardır:
- Geçici İş Göremezlik Ödeneği (Rapor Parası): Kalp krizi sonrası tedavi gören ve çalışamadığı süre için rapor alan sigortalıya, raporlu olduğu günler için SGK tarafından ödenen ücrettir.
- Sürekli İş Göremezlik Geliri: Kalp krizi sonucunda, sigortalının meslekte kazanma gücünde en az %10’luk bir azalma olduğu Sağlık Kurulu raporuyla tespit edilirse, SGK tarafından kendisine ömür boyu veya belirli bir süreyle aylık olarak bağlanan gelirdir.
- Tedavi Giderlerinin Karşılanması: İş kazası ile ilgili tüm tedavi, hastane, ilaç ve rehabilitasyon masrafları SGK tarafından karşılanır.
- Hak Sahiplerine Ölüm Geliri Bağlanması: Sigortalının kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesi durumunda, geride kalan eşine, çocuklarına ve belirli şartlarda anne-babasına SGK tarafından aylık olarak ölüm geliri (maaş) bağlanır.
- Cenaze Ödeneği: Vefat durumunda, defin işlemleri için aileye SGK tarafından tek seferlik bir ödeme yapılır.
2. İşverene Karşı Maddi ve Manevi Tazminat Davası (İşveren Kusuru ŞARTTIR!)
İş yerinde kalp krizi geçiren çalışanın veya vefatı halinde hak sahiplerinin, SGK’nın sağladığı haklar dışında, işverene karşı İş Mahkemesi’nde maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı da bulunmaktadır. Ancak bu davanın kazanılabilmesi için, olayın SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmesi yeterli değildir. Davacının, kalp krizinin meydana gelmesinde işverenin kusurlu olduğunu ve bu kusur ile kalp krizi arasında uygun bir illiyet (nedensellik) bağının bulunduğunu ispatlaması zorunludur.
İşte bu nokta, bu tür davaların en çetin ve en teknik kısmını oluşturur. İşverenin kusuru, kalp krizini doğrudan tetikleyen bir eylem olmak zorunda değildir. İşverenin, İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatı ve genel sadakat borcu çerçevesinde çalışanı gözetme yükümlülüğünü ihlal eden her türlü eylemi veya ihmali kusur olarak değerlendirilebilir. İşverenin kusurlu sayılabileceği bazı durumlar şunlardır:
- Aşırı Çalışma ve Uzun Mesai Saatleri: Çalışanın yasal sınırların çok üzerinde, dinlenme hakkı tanınmadan, yoğun bir tempoda çalıştırılması.
- Yoğun Stres ve Baskı (Mobbing): Çalışanın sürekli olarak psikolojik baskıya, aşağılanmaya, hedef gösterilmeye maruz bırakılması ve bu durumun yarattığı ağır stres.
- Ağır Çalışma Koşulları: Fiziksel olarak aşırı yorucu, sıcak, soğuk, gürültülü veya tehlikeli bir ortamda gerekli önlemler alınmadan çalıştırılması.
- Sağlık Kontrollerinin İhmal Edilmesi: İşe giriş ve periyodik sağlık muayenelerinin usulüne uygun yapılmaması, çalışanın bilinen bir kalp rahatsızlığı olmasına rağmen riskli bir görevde çalıştırılmaya devam edilmesi.
- Tartışma ve Kavga Ortamı: İşverenin veya diğer çalışanların, sigortalı ile yaşadığı ve kalp krizini tetiklediği iddia edilen şiddetli bir tartışma veya kavga.
Eğer mahkeme, bilirkişi raporları, tanık beyanları, çalışma kayıtları ve tıbbi belgeler ışığında, işverenin bu gibi kusurlu davranışlarının kalp krizinin ortaya çıkmasında bir etken olduğuna kanaat getirirse, tazminata hükmedebilir.
İşverenin Sorumluluğu Halinde Talep Edilebilecek Tazminat Türleri
İşverenin kusuru ispatlandığında, zarar gören veya hak sahipleri aşağıdaki tazminatları talep edebilir:
Yaralanma (Maluliyet) Halinde:
- Sürekli İş Göremezlik Tazminatı (Maddi Tazminat): Kalp krizi nedeniyle çalışma gücünü kısmen veya tamamen kaybeden işçinin, bu kayıptan dolayı gelecekte uğrayacağı kazanç kayıplarının peşin olarak hesaplanmasıdır.
- Geçici İş Göremezlik Tazminatı (Maddi Tazminat): İşçinin tedavi süresince çalışamadığı için mahrum kaldığı ücret ve diğer haklarıdır (SGK’nın ödediği miktar düşülür).
- Tedavi ve Bakıcı Giderleri (Maddi Tazminat): SGK tarafından karşılanmayan tedavi masrafları ve bakıma muhtaç kalması durumunda bakıcı giderleri.
- Manevi Tazminat: İşçinin, yaşadığı bu ağır sağlık sorunu nedeniyle çektiği fiziksel acı, elem, keder, üzüntü ve yaşam kalitesindeki düşüş nedeniyle talep edebileceği tazminattır.
Ölüm Halinde:
- Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Maddi Tazminat): Vefat eden çalışanın, hayatta olsaydı maddi destek sağlayacağı kişilerin (eş, çocuk, anne-baba vb.) bu destekten mahrum kalmaları nedeniyle uğradıkları zarardır.
- Cenaze Giderleri (Maddi Tazminat): Defin ve cenaze töreni için yapılan masraflardır.
- Manevi Tazminat: Vefat eden çalışanın en yakınlarının (eş, çocuk, anne-baba), sevdiklerini kaybetmeleri nedeniyle yaşadıkları derin acı, üzüntü ve kederin bir nebze olsun hafifletilmesi amacıyla talep edilen tazminattır.
Sonuç
Özetle, iş yerinde geçirilen bir kalp krizi, meydana geldiği yer ve zaman koşulları sağlandığında, işverenin kusuru olup olmadığına bakılmaksızın SGK nezdinde bir iş kazasıdır ve kurumsal haklardan yararlanma imkanı tanır. Ancak, bu durumdan dolayı işverenden maddi ve manevi tazminat talep edebilmek için, kalp krizinin oluşumunda işverenin çalışma koşullarını düzenlemedeki ihmali, aşırı iş yükü, mobbing gibi kusurlu bir davranışının etkili olduğunun ve aradaki nedensellik bağının mahkeme önünde ispatlanması zorunludur.
Bu süreç, hem sosyal güvenlik hukuku hem de iş hukuku alanında uzmanlık gerektiren, delillerin titizlikle toplanmasını ve hukuki argümanların doğru bir şekilde sunulmasını gerektiren teknik bir süreçtir. İş kazasının SGK’ya bildirilmesinden, kurumun kararının beklenmesine, kusur oranlarının tespitinden tazminat hesaplamalarına kadar her aşama kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, böylesine zorlu bir süreçle karşı karşıya kalan çalışanların veya hak sahibi ailelerin, hak kaybı yaşamamak ve süreci en doğru şekilde yönetmek adına, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku alanında deneyimli bir avukattan profesyonel hukuki destek alması şiddetle tavsiye edilir.
